Anayasa yapmada zaman bu zaman mı?

Anayasa ile ilgili siyasi çalışmalar başladı. Bu arada terör, “tam zamanıdır” deyip sürece silah gücünü katarak, kendisinden güç alan sivil kanada “Daha kötü şeyler olacağını onlara gösteriyoruz, siz dik durun” mesajı veriyor.
Sokaklar güvenli değil.
Dağlar kesinlikle değil.
Son birkaç ay içinde yaşananlar da
ortada.
Öğretmenler, çarşı ortasında kaçırılıyor. Mühendis cadde ortasında vuruluyor.
Güvenlik elemanları güvenli kılacakları sokakta arkasından yaklaşan bir terörist tarafından ensesine kurşun sıkılarak şehit ediliyor.
Peki, bütün bunlar olurken devletin pozisyonu ne?
Devlet iş başındaki yönetimin kararsızlığı sonucunda zihinsel karmaşa yaşıyor. Artık kendi sokağına sahip çıkamaz, memurlarını koruyamaz durumunda.
Hükümet ise ikilemde. Bir taraftan devletin sert yüzünü ortaya çıkarmak istiyor, öte yandan en başından sürdürüp getirdiği yumuşak tavrı bozmamak kararında. Öyle ya nihayetinde kabullendiği “Kürt realitesini” şimdi bir anayasa değişikliği ile resmileştirerek meşru hale getirecek. Böylece sorunu kökünden çözeceğini sanıyor.
“Siyaset sorun çözme yeridir” diyen liberallere uyan hükümet, “sürekli diyalog, sorunun tek çözümüdür” telkinlerine boyun eğdiği için, siyasetin aynı zamanda asayişi sağlamak için kuvvete başvurma görevi olduğunu unuttu.
Unuttuğu için iktidar olduğu sürece mümkün olduğu ölçüde terörle silahlı mücadeleden kaçındı. Çünkü kendi politbürosu, danışman ve düşünce pazarlayıcıları, çözümün meclis ve anayasa ile verilecek tavizlerde yattığını söylüyordu.
Dış politikadaki “kazan kazan” formülünü iç politikada PKK ve yandaşlarına karşı oynayacaklardı.
Ama tutmadı.
Ne açıklamadıkları açılım ve ne de Kürtçe TV kanalı açma gibi atılımlar, PKK ve yandaşlarınca yeterli görülmedi.
Tıpkı dış politikada olduğu gibi iç politikada da “kazan kazan” yöntemi bekleneni ortaya koyamadı. Üstelik siyasetin ortama soktuğu çekinik tavır, PKK’nın şehir yapılanmasında önemli avantajlar sağlamasına yaradı. Örgüt çeşitli yan kuruluşlar kurarak gücünü alt toplumsal alanlara yaydı. Çok rahat bölücülük propagandası yapılır hale geldiğinden taraftar ve sempatizan sayısında katlamalar oldu. Sokak hareketleri ile pasif direnişler örgütlendi. Kitle eylemleri ile taraftar bilinçlendirildi. Artık siyasal katılaşmanın iyice kronikleştiği kitleler var.
Bütün bu gelişmeler bugünkü acıların gelişim çizgisidir.
Şimdi hava puslu, sokaklar karışık, düşman kalenin içine çoktan sızmış durumda. Öyle ise sormak lazım: Yeni anayasa yapmanın zamanı bu zaman, ortamı gerçekten bu ortam mıdır?
Hiç sanmam.
Anayasa yapmanın zamanı bu ortam, bu zaman ve bu şartlar değil. Anayasalar karmaşa ortamında yapılırsa, taraflar güçleri oranında dayatacaktır. Tavize zorlanan ülke, siyasetin çaresizliği ile birleşirse, ortaya yeni çatışma alanları yaratacak sorunlar çıkaracaktır. Çözdük sandığınız şey aslında çözmeyip yeni kavga alanları yarattığınız durum olacaktır.
Peki, ne zaman anayasa yapılacak?
Devlet gücünün etkinliğini artırdığı, sokaklara hakim olduğu, terörü en aza indirerek iyice çaresizleştirdiği bir ortamda yeni bazı düzenlemeler yapılabilir. Böyle bir durumda devlet, yurttaşlarına bazı kolaylıklar gösterirse bir büyüklük ortaya konulmuş olur. “Sizi anlıyorum. Birlikte yaşama iradesinin sonucu olarak, kamu düzenini sahiplendiğiniz ölçüde bazı şeylere sahip olacaksınız” diyebilir.
Ancak bugünkü ortamda anayasa yapmağa kalkarsanız, sizden üniter yapıyı bozmanız istenir. “Özerk bölge istiyoruz” talebi gelir. Yurttaşlık kimliğinizin yerine ucube koymanız istenebilir. “Yok” dediğinizde size sokakların halini hatırlatırlar. Kısacası terör karşısında eğilirsiniz.
Şüphesiz benim bu itirazıma aldırmayacak ve “biz daha iyisini biliriz” diyeceksiniz. Biliyorum. Süreci göreceğiz..

Yazarın Diğer Yazıları