Anayasa nerede, Cumhurbaşkanı nerede?!
“Cumhurbaşkanı” sıfatını taşıyan Recep Tayyip Erdoğan, benim belediye başkan adaylarıma oy vermezseniz size hizmet yok, diyor açık açık.
Çevresi hemen atılacak. Ama o yeni rejimde aynı zamanda parti başkanı. Parti başkanı olarak konuşuyor.
Öyleyse devletin hiçbir imkânını kullanmayacak, sadece “parti başkanı” olarak partisinin imkânlarıyla dolaşacak. Ama Zat-ı Muhterem devletin bütün imkânlarını kullanıyor. O konuşurken kimi sevgiden, kimi çıkardan, kimi korkudan televizyon kanalları açılıveriyor.
“Cumhurbaşkanı”nın Anayasa’daki yeri nedir? Hiç baktınız mı?
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı” sitesine girin lütfen... Anayasa’nın 8, 101, 103, 104, 105 ve 106’ncı maddelerinde “Görev ve Yetkiler” bir bir sıralanmış.
Meselâ; 8. madde:
“Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.”
Demek ki, “cumhurbaşkanı” sıfatını taşıyan Anayasa ve kanunlara uymak zorunda. Anayasa’da o parti başkanı; ayrıca, particilik de yapar denmiyor.
Cem Atalay hâdisesinde Anayasa Mahkemesi bir karar veriyor, milletvekili seçilenin hapisten çıkması lâzım. Ama Yargıtay, “Hayır, bu kişi hapisten çıkmayacak!” diyor. Yine Anayasa Mahkemesi’ne gidiliyor. Anayasa Mahkemesi kararını değiştirmiyor. Yargıtay ise önceki kararında ısrarlı; “Çıkmayacak! Var mı bir diyeceğiniz!” demeye getiriyor.
Bu pervasızlığın önünü açan kim? Biliyorsunuz.
“Nas var, sana bana ne oluyor.” diyenlere ısrarla Maide, 5/8 ayetini her defasında hatırlatacağız: “Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun...”
Anayasa’yla çelişki bir tarafa, “din”le çelişki de belirgin.
Anayasa’nın 101. Maddesi. Başlığı: Adaylık ve Seçimi. İkinci paragraf:
“Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”
Cumhurbaşkanı “iki defa” seçilir ama biz üçüncü defa seçtik. Anayasa’yı çiğnedik. Bu mesele çok tartışıldı. Geçiyorum.
Anayasa’nın 103. Maddesi. Başlığı Andiçmesi. Aynen alıyorum:
“Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer:
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”
Anayasaya, hukukun üstünlüğüne... Millî dayanışma, adalet anlayışı, görevi tarafsızlıkla yerine getirme... Bir bir sıralanmış. Ama... Gerisini getirmeyim. Siz biliyorsunuz!
Anayasa’nın 104. maddesi cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini gösteriyor. Uzun madde... İkinci paragrafını alacağım:
“Cumhurbaşkanı, Devlet Başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder.”
Bu maddeyi okuyor, “Anayasa nerede, Cumhurbaşkanı nerede?!” diyor, dudak ucuyla gülüyorsunuz. Biliyorum bir hüzün gülüşü bu.