Anayasa değişikliği Anayasa Mahkemesi’ne giderken
Biliyorsunuz AKP’liler Anayasa değişikliği yapıyorlar. Yaparken de kendilerini haklı göstermek için öncekileri suçluyorlar. Ancak bir hususu unutuyorlar. Kimi neyle suçluyorlarsa aynısını kendileri yapıyorlar. Sözde 12 Eylül darbe anayasasını ortadan kaldırıyorlar, yerine yeni darbe anayasasını getiriyorlar.
AKP Dayatma Anayasası!
Üstelik de tehditle, şantajla geliyor.
“Referanduma götürürüz ha. Bizimle ya uzlaşırsınız ya da..”, “Şark kurnazlığı yapmayın...” gibi söz dalaşıyla sayısal üstünlükten faydalanarak bu dayatma anayasası sosyal hayatımıza sokulmak isteniyor.
Peki, siz anayasa değiştirme ihtiyacını neden dillendiriyorsunuz? Gerekçeniz ne?
İhtiyaca cevap vermediği, demokrasi ürünü olmadığı için.
Haydaaa!
İyi de kardeşim, “getiriyoruz” dediğiniz anayasa tasarısı hangi uzlaşmanın ortak paydası?
Bırakın uzlaşmayı tam tersine bir çatışmanın ürünü. Öyle bir çatışma ki muhalefet daha şimdiden “Anayasa Mahkemesi’ne gideceğim” diyor. Demek ki toplumsal uzlaşma dikkate alınmamış.
Öyle ise? Öyle ise Türkiye’nin anayasa sorunu bitmemiş, tam tersine 12 Eylül darbe anayasasının içine tek parti anayasası sokularak yeniden başlamıştır.
Buna mecbur muyduk? Tek parti yönetimi peşinde olan arkadaşlar, “medeniyetler ittifakı” yapmak için yırtınıyor ama toplumsal sözleşme adına kendi yurttaşlarıyla bir türlü ittifaka yanaşmıyorlar.
Başbakan, Baykal’ı suçluyor, “Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz” dediği için.
Bir başka çelişki de bu.
Kardeşim Anayasa Mahkemesi’ne gitmek anayasal bir yetki kullanımı değil mi?
Affedersiniz, siz toplumun tamamını bağlayan anayasa gibi temel bir bileşende uzlaşmak yerine ayrışmayı seçerek süreci doğrudan başlatmış olmuyor musunuz?
Adamlar gölü bulandırıyor, sonra da pişkin pişkin “kardeşim suyu neden tahliye ediyorsun” diyor.
Arının yuvasını dürtüyor sonra da “bunlar ne biçim arı” diye yakınıyor.
Efendi, sen demokrasi adına, milli duruş adına, aynı ülkenin evlatları olma adına, geleceğin Türkiye’sini mükemmelleştirmek adına, uzlaşmak için elinden geleni yaptın da karşı koyan mı oldu?
Hayır! Öyle ise sistem dışına çıkmadan, sistemin verdiği yetkiyi kullanarak Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etmenin ne sakıncası var?
Ha, anladım hoşuna gitmiyor.
Kusura bakma, senin yaptıkların da hem başkalarının hoşuna gitmiyor, hem de ülkenin başına dert açıyor. İyisi mi seni tez elden durdurmak lazımdır.
Kim bilir belki Anayasa Mahkemesi bunu yapar.
Yapmazsa? Referandum. Referandum demokratik bir çözüm elbette sunar. Ancak bir husus vardır ki, o da demokrasi dedikleri şeyin yeterliği ile alakalıdır. Demokrasi, insanlığın bugüne kadar icat ettiği en insansı rejim olmasına rağmen, en mükemmeli değildir. Eksiği ve yumuşak karnı vardır. Sızıntıları, hileleri, yanlışları önceden görüp önleyemez. Demokrasi, rejimi yönetenlerin ahlakı oranında doğru çalışır.
Dolayısı ile demokrasiyi işletenler, samimi değilse ve ahlaki olarak tutarsız ise demokrasinin zayıf tarafı kendini gösterir. Bir bakmışsınız ki demokrasi kendi düşmanını iktidar yapmıştır. Hem de kendi kabul ettiği kurallar içinde.
Kısacası referandum, ahlaki dürüstlükle ilgilidir. Eğer siz Kant’ın söylediği gibi ödev ahlakını temel almışsanız, yani, niyette doğru, davranışta doğru iseniz, halkı yanıltmadığınız için referandumdan gerçek halk iradesi çıkacaktır. Değilse, sizin istediğiniz gibi bir sonuç çıkabilir ama ahlaki temellere dayanmadığından şeklen doğru, öz olarak yanlış olacaktır. Bu durumda sonuca demokratik diyorsanız başkaları da size ahlaksız derse yanlış mı yapmış olur?