Amerikalılar eliyle “Milli Eğitim”

A-ha, işte tam da o noktaya geldik. Küreselleşmenin bir sonucu mudur, yoksa batılılaşmanın gereği midir bilinmez, hükümetimiz, en sonunda ithal öğretmen ve personel getirme kararına vardı.
Zamanlamaya bakar mısınız?
Tam da TÜSİAD denilen burjuvazi topluluğunun “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diyerek yıllar yılı ezberlediğimiz mübarek cümlenin köküne kibrit suyu döktüğü sırada geldi ithal öğretmen mesajı.
Ben bu Batılılaşma denilen şeyin sonunda saptırılacağını ve “Milli Eğitimin” evrimleşerek sonunda tıpkı ilk batıcıların yaptığı gibi ecnebiye teslim olmak şekline dönüşeceğini biliyordum. Övünelim.
Bu arada Dr. Abdullah Cevdet gibi entelektüel kalitemizin yazdıklarını hatırlayalım. Ne demişti, süper aydınlık kafa? “Avrupa’dan damızlık erkek getirelim de ırkımızı ıslah edelim.”
Niye?
Çünkü senin ırkın sadece ülkeleri kesip biçiyor, küffara baş eğdiriyor.
Olur muydu böyle? Olmazdı. Kıtaları zapt etmeyen, batıya teslim olmuş, sakin, bir de Türk’ten arındırılmış insanlar lazımdı memleket için.
“Irkımızı ıslah etmek” için namusumuzu teslim etmemiz gerektiğini öneren aydınımız olduktan sonra kim tutar bizi. Genetik kodlarımızı damızlık Avrupalılarla karıştırarak Batılılar gibi bilim ve teknikte ilerleyeceğiz, az şey mi?
Şimdikiler daha medeni. En azından ırkımızı ıslah etmeyi düşünmüyorlar. Onlar kafalarımızın içi ile ilgileniyor. Yabancı öğretmen ithal ederek asıl büyük devrimi yapacaklar: Amerikalılar eliyle “Milli Eğitim.”
Abdullah Cevdetlerin son örneği bu. Nüksetti tarih yeniden.
Aziz hükümetimizin her ferdine neler borçlu olduğumuzun önemini anladınız mı şimdi?
Tanzimatçılar gibi her biri bizi el âlemle terbiye etmek için ne kadar çırpınıyor?
Şimdi anladınız mı bu çaba karşısında gözümüz neden yaşarıyor?
Amerikalı öğretmenlerle milli eğitim yapacağımız günler yaklaşırken, bir ulus olmanın bilinciyle 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruzu yapmış bir millet olarak nasıl övünmeyelim kardeşler. Ben derim ki geliniz bu günü bayram ilan edelim. TÜSİAD, milli olanın milli olmayana yaptırılacağını anlamış olmalı ki, asıl gerçekliği haykırdı. Anayasa’da Türk olmasın, Değişmez sandıklarımız da kökten değişebilsin.
“Türk” gibi zararlı bir kavramın nasıl ortadan kaldırılacağını hatta “Türk’ün” kendi ülkesinde esamisinin okunmayacak hale getirileceğini biz yazalı yıllar olmuştu da sonunda meselenin anayasal metinlere ne zaman geleceği merak ediliyordu. Sağ olsunlar; Türk olmamak gerektiğini Milli Görüşçüler, komünist solcular yıllar yılı haykırıyor, hepimizi ırkçılık melanetinden uzak tutuyordu. Ancak burjuvazi henüz işin içine girmemişti. Her felaket gibi sonunda o da gerçek oldu. TÜSİAD’ın anayasal zemini ayağımızın altından çekerek devlet denen koca gövdeyi boşlukta bırakmak gerektiğini açıklamasıyla “Türk” denen millet yine kendi kendisiyle baş başa kaldı. Gerçi hava puslu, ortalık karışık. Türk’ün bizatihi kendisi henüz tam olarak üzerine oynanan olayların farkında olmasa da gelecekte varlığının ortadan kaldırıldığını anlayacaktır.
Yeryüzünde bütün topluluklar kendi adıyla anılabilir ve hatta bir ırkın adından koca koca devletler ve toplumlar inşa edilebilir, ancak işin içine Türk girdi mi işte bu olmaz. İsterseniz gidin batılı, yerli bütün yenilmişlere sorun.
Milli eğitimi, gayrı milli öğretmenlerle sürdürmek isteyen sırf adı milli olan bakanlık nerede bilin bakalım?
“Anayasanın değişmez denilen maddeleri de değişir” diyerek devletin kuruluşunu ve varlığını bir anda geçersiz sayan burjuva hangi milli toplumun acaba?

Yazarın Diğer Yazıları