Amerika ve Çin Türkiye'yi tehdit ediyor!
Salgının başladığı 2020 Mart ayında Çin''de üretici fiyat endeksi yani malların firmalardan çıkmadan fiyat değişimini ölçen endeks %-1,5 idi.
Amerika''ya baktığımızda ise bu oran 2020 Mart ayında %0,3 olarak gerçekleşmişti.
Peki şimdi durum nedir? Üretici fiyat endeksi 2021 Temmuz ayında Çin''de %9, ABD''de ise %7,7 artmıştır.
Peki bu rakamların Türkiye ile alakası nedir? Neden başlıkta Türkiye''yi tehdit ediyorlar dedik?
Türkiye, AKP sayesinde dış girdi olmadan üretim yapamıyor. İthalatın %90''ı ham madde ve sermaye malları. O zaman artık Çin''den sadece ham madde ve sermaye malı ithal etmekle kalmayacağız, üstüne bir de enflasyon, yani fiyat artışları da ithal edeceğiz. Şirketlerimizin maliyetleri artacak, bu da direkt iç piyasaya zam olarak yansıyacak.
Türkiye''de yanlış ekonomi modeli nedeni ile üretim yaptıkça ithalatın arttığını biliyoruz. Üretim arttıkça döviz stoku azalıyor, kur yukarı gidiyor. Ancak şu sıra ihracatın arttığını da izliyoruz. Merkez Bankası aldıklarımız ve sattıklarımız arasındaki fark olan cari açığın son durumunu açıkladı: "Cari işlemler açığı, bir önceki yılın Haziran ayına göre 1.947 milyon ABD doları azalarak 1.127 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bunun sonucunda on iki aylık cari işlemler açığı 29.679 milyon ABD doları olmuştur."
Açığın düşmesi ilk bakışta güzel ama şunu unutmayalım. Neden arttı bu ihracat? Rezervleri dolduracak bir nitelik taşıyor mu?
Ne yazık ki Türkiye; bilgisayar, uçak, gemi, ilaç gibi yüksek teknoloji içeren malları ihraç ederek bu artışı sağlayamadı. Yapılan siyasi ve iktisadi hatalar nedeni ile değeri düşen Lira sayesinde ihracatı artırdı. Lira''nın değeri düşünce yabancı para ile Türkiye''den daha fazla mal alıyorsunuz.
İhracat miktar olarak artıyor ancak değer olarak düşüyor. Bunun ispatı Haziran 2021 TÜİK Dış Ticaret Endeksleri Raporu''nda mevcut.
Rapora göre ''İhracat miktar endeksi %32,2 arttı''. Yani satılan miktar artmış. İşin kötü tarafı ise raporda şöyle yazıyor: ''İhracat birim değer endeksi %11,2 arttı'' Satılan miktar artıyor ama değeri, yani kazandığımız para o kadar artmıyor.
O zaman konuyu toparlayalım.
1- Çin''de artan fiyatlar bizde de fiyatları artıracak. Enflasyon yükselecek. Lira değer kaybedecek. Geniş halk kitleleri enflasyon altında ezilmeye devam edecek.
2- ABD''de artan fiyatlar, artan gelirler ile birleşip tüketici fiyatlarını yukarı çekecek. Bu durum Amerikan Merkez Bankası''nın er ya da geç harekete geçmesini doğuracak. Salgın nedeni ile Amerikalıların bastığı 4 trilyon dolar geri çekilecek. İşte bu sırada Türkiye piyasalarında kızılca kıyamet kopacak. Kur bu tatlı yaz günlerini çok arayacak.
3- Cari açığımız düşmeye devam edecek ama bu rezervleri güçlendirecek bir etki yaratmayacak. Çünkü para eden mallar değil düşük teknoloji içeren mallar satıyoruz. Bu açığı düşüren Lira''nın değer kaybı özellikle enflasyona bağlı olarak devam edecek.
Lira''daki sorunun alt gerekçeleri ise şunlar olacak:
* Siyasetin dış güveni bitirmesi ile yabancı girişleri sınırlı kalacak,
* Dışa bağlı üretim enflasyon da ithal edip rezervleri zorlayacak,
* İflas etmiş tarım politikası gıda fiyatlarını yukarı çekerek enflasyonu azdıracak.
Sözün özü, evet, Lira değer kaybettikçe ihracat kolaylaşacak, ihracatçının yüzü gülecek ama bu durum iç piyasayı ve halkı canından bezdirecek. İhracat artışının bedeli iç piyasanın feda edilmesi olacak.
İthalatçı, betoncu, yandaşım alsın gerisi baksın diyen zihniyet, Amerika ve Çin''den vuracak maliyet dalgaları karşısında giderayak cebini doldurmaya devam edecek. Olan yine bize olacak…