Ambulansın kerameti!
İnsan kendi kendisine nasıl canavarlaşır, nasıl vahşîleşir...
Cizre'de bodrum katında yaralılar varmış. Devlet göz göre göre o yaralıları bodrum katından çıkarmıyormuş.
Hadi toplayın imza! Başlık benden: "Katil devlet!"
"Allah'ınızdan bulun!" derdim ama, büyüklerimiz beddua okutmazlardı.
HDP'nin milletvekilleri akılları sıra açlık grevi yapıyorlar. Niye? Bodrumdakiler, aç susuz, ambulans bekliyor, devlet ambulansı, varsın ölsünler diye göndermiyor! Belediye PKK'nın elinde... Ambulans da PKK'nın kontrolünde... Girsin sokağa. Niye sokmuyorlar?
Bu kadar basit bir soru ortadayken, çıkarılan yaygaralar, devleti temsil edenlerin ellerinde fotoğraflarla kendilerini anlatmaya çalışma garipliği...
Devleti "katil" gösterip PKK'yı masumlaştırmak maksadı güden HDP/PKK milletvekilleri, kendileri alsınlar ambulansları, gitsinler... Ne duruyorlar? Yalnız polis onlara bütün mesuliyeti üzerlerine aldıklarına dair birer kâğıt imzalatmalıdır. İçlerinden biri üstelik tıp doktoru... Zamanında Bingöl'de çok iyiliksever doktormuş. Bir "iyilik" de burada yapsın!
Mahsun'a ne oluyor? Hani kırmızı mı, kara mı, sonunda "gül" var soyadının; o işte... Türkü söylerdi, sonra film oynatmaya başladı. "Devlet"i temsil edenlere "Zalim!" diyor. Bir laf söyleyeceğim diyeceğim ama ağzımı bozmak istemiyorum. A. Davutoğlu'na saldırıyor: "Bu kadar zalim, bu kadar merhametsiz nasıl oldunuz ey başbakan?"
Bu sözleri bir de Saray'a söyleseydi? "Fiilî Başkan" gününü gösterirdi Mahsun'un!
Aynı 1128+611 akademisyen gibi Mahsun. Tweet atmış, baktım, PKK'nın adı yok. Eski mahallesi Sur'muş... Hadi git oraya Mahsun!... Sana kurşun kimden gelecek, askerden mi PKK militanlarından mı?
Madem Başbakan vicdansız, yaralıları aldırmıyor, sen gir Cizre sokaklarına, yaralıları sırtla çıkar... Ne duruyorsun!
Marxist PKK insanları nasıl sihirlemişse adamların ruhu körelmiş, gözlerine perde inmiş.
Önceki gün Ak Parti'nin bir zamanlar üç beş isminden biri olan Bülent Arınç, CNN Türk'te Taha Akyol'un karşısındaydı. "Masaya dönülmeli!" diyor... Adını değiştirin, aktörlerini değiştirin dönün masaya, demeye getiriyor. Silâh kimdeyse "aktör" odur Bülent Arınç!
Masadaydınız... En son A. Öcalan'ın gönderdiği 10 maddede mutabık kaldığınız. "Dolmabahçe Mutabakatı"ndan bahsediyorum. Önceki akşam, metnin, Cumhurbaşkanı'ndan Başbakan'a devleti temsil edenlerin mutabakatıyla okunduğunu bizzat söylediniz. Bu maddeleri burada tekrar sıralasam yüzünüz kızarmayacak mı?
Bu maddeler II. Sevr maddeleri... Türk'ten vazgeçme maddeleri, A. Öcalan'a "Serokluk" yolunu açma, hâliyle ülkemizin bir bölümünün PKK'nın insafına bırakma, etnisiteyi kutsama maddeleri...
"Çözüm!... Çözüm!..." diyerek önünü açmanız yüzünden şehirlere yerleşen PKK ile devlet amansız bir mücadeleye girmişken, bu kadar şehit verilmişken "Öyle gitmez! Masaya dönülsün!" demek, koskoca devleti hafife almak almaktır.
Hüseyin Çelik'in yazdıkları mutlaka okumuştur Bülent Arınç... Neden bir söz etmedi?
PKK, bir ambulansa yaslanmış bu kadar propaganda yapıyor... Birileri PKK'nın ardına düşmüş gidiyor.