Ama o Ak Partili!
Yine Kanun Hükmünde Kararname (KHK), yine ihraçlar... Askerler, hukukçular, sağlıkçılar, akademisyenler... Ülkeyi bölmek, devleti bir meczubun emrine vermek isteyenlere elbette müeyyide uygulanmalı. Ama bunlar bir kişi değiller; aileleri var, anne babaları var, kardeşleri var... Halka halka büyüyüp gidiyor.
Son KHK ile ihraç edilen akademisyenlerin bir kısmı PKK bildirisini imzalayan 1128 akademisyen içindeymiş. Demek ki, parça parça, bütün imzacıları gönderecekler. Bakalım Boğaziçi Üniversitesi'ne dokunabilecekler mi? ABD'nin "Heyyy! Dur orda!" haykırışını duyar gibiyim!
İster PKK'nın, ister FETÖ'nün adamı, sempatizanı, selâm vereni olsun, insanları açlığa mahkûm ediyorsunuz! Çocuklarını, eşlerini, belki onların eline bakan anne babalarını da cezalandırıyorsunuz. Üstelik kimine dokunuyor, kimine dokunmuyorsunuz... Geçen hafta, bir Orta Anadolu ilimizdeki üniversiteden, bir öğretim üyesinden gelen mektubu verdim. Bir başka Orta Anadolu Üniversitesi'nden bir profesörden de bir mektup geldi. O kadar gerçekçi ki... Bu tarihî şehrimizin en eski üniversitesinde senin adamın, benim adamım rolü oynanıyor:
"...Biz bir ülkücü olarak FETÖ ile mücade ederken AK Partili bir kısım siyasîler ve bürokratlar FETÖ'cülerle işbirliği hâlinde çalışmaya devam ediyorlar. (...) Üniversitesi'nde FETÖ ile mücadele, FETÖ ile mücadele edenlerle mücadeleye dönüştürülmeye çalışılıyor. FETÖ'cü yapılanmanın baş sorumlusu eski Rektör FETÖ davalarına müşteki olarak katılabiliyor. FETÖ'cü veya en azından FETÖ ile iltisaklı bir kısım öğretim üyeleri önemli idarî görevlere getiriliyor. FETÖ'den açığa alınan bir öğretim üyesi, soruşturma kurulunun 'FETÖ mensubu olduğu' yönündeki raporuna rağmen, görevine iade ediliyor; ancak, aynı gün bu öğretim üyesi savcılık tarafından gözaltına alınarak tutuklanıyor. FETÖ'cüler aleyhine verilen ve gizli kalması gereken ifadeleri bir rektör yardımcısı FETÖ'cülere sızdırıyor. Bir öğretim üyesi, FETÖ'cülere FETÖ'cü dediği için iki ay kadar açığa alınıyor. (Daha sora görevine iade edildi.)
Bunlar, FETÖ'ye karşı verilen mücadelede yaşanan zafiyetlerden sadece bir kaçı. Bunun da baş sorumlusu FETÖ ile irtibatlı birkısım AK partili siyasîler ve bürokratlardır. Birkısım diyorum; zira, çok ciddî mücadeleler verenler de var. Haklarını yememek lazım.
Hâsılı bu mesele neresinden tutsanız elinizde kalıyor." (Ş.)
Hem FETÖ içinde, hem Ak Parti ile sıkı fıkı ise bunlara dokunulmadığına dair başka mektuplar da geldi. Meselâ; KOSGEB'de, FETÖ tavsiyesiyle işe alınanların kimi atılmış, kimi hapsedilmişken, asıl FETÖ içinde görünen yönetici vaziyetindekiler ise aynı zamanda Ak Parti'yi destekledikleri için yerlerindeler.
Burada, taaccübüm, kızgınlığım çifte standardadır.
Ak Parti yönetimi, içindekileri dikkate almalı, derim. Kedilerinin Fethullahçılarla iç içelikleri belli. Hiçbiri cezalandırılmıyor. Ülke genelinde bu görüntü ölçü olmalıdır.
Doğrudan örgütlü çalışanlar elbette ceza almalıdır. Ancak, günün şartları içinde, övgüde yarışmış bakanları, mekteplerinde okumuşları yerlerinde tutulacak, hatta en muteber adam muamelesi görecek, ama Meczup'un art niyetinden habersiz garibanlar cezalandırılacak, aileleri aç bırakılacak...
Günaha giriyorsunuz!