Alternatif akıl ülkeyi zora soktu
Biz anlatmaktan bunlar yanlış üstüne yanlış yapmaktan bıkmadılar. Ve sonunda nereye geldik? Türkiye'nin toprak bütünlüğünü kayıp etme noktasına.
Buraya nasıl geldik ve niçin geldik sorusunun cevabı elbette var. AKP iktidarlarının yürüttüğü karşı dış politika anlayışı ile.
Geldiğimiz yer bıçak sırtı.
Bunun en çarpıcı sonucunu Rusya'nın açıklamalarında görüyoruz... Putin, "PYD ile çalışmaları sürdüreceğiz" açıklaması yaptı. Öyle ki bu açıklamalarla PKK-PYD ikilisi, ABD-Rusya zıtlaşmasında paylaşılamayan ortak konumuna geldi.
Neden?
Çünkü Türkiye'yi yönetenler, "monşerler" diyerek küçümsediği millî dış politika yerine, gençlik yıllarında daha öğrenciyken derneklerde kendilerine öğretilen alternatif dış politikayı uygulayacaklarını sandıkları için. Atatürkçü dış politika hatalıydı bunlara göre. Dışişlerini "monşerler" diyerek eleştirdikleri bir zihniyet yönetiyordu. İktidardakilere göre bu zihniyet kökünden bize yabancıydı.
Anlayış ve model olarak Batılıydı.
Bizden sayılmazdı.
Öyle ise ne yapılmalıydı?
Osmanlıcı bir dış politika, bir çeşit II. Abdülhamit benzeri model lazımdı. Çünkü Osmanlı milletler mozaiği idi ve bütün milletleri dini ortaklıklarda mutlu ederek asırlarca yönetmişti.
Eee?
Öyle ise benzerini biz de yapalım.
"Kazan kazan" diyelim..
Üstelik "kazan kazan" modeli, bir dış politika kuramına dayanmaktaydı. Bilimsel karşılığı vardı yani.
Öyle ise haydin bakalım.
New Osmanlı ayağa kalmış geliyordu.
Esad denilen adam Aleviydi.
Keza onu destekleyen İran da öyle.
Biz kimiz?
Sünni..
Mezhepler ayrımından oyla çıkan, ulus-devlet modeliyle çelişen bir zırha büründü Türkiye'nin dış politikası.
"Ey!..", "Hey..." diye diye buralara kadar geldi. Ta ki El Bab'a kadar.. Orada karşımıza saklanan, gizlenen ve öteden beri bize müttefikmiş gibi görünen Amerika yerine asıl gerçek Amerika çıktı..
Ve anladık ki yanılmışız.
Gene hata yapmışız.
Çünkü geldiğimiz yer bıçak sırtı.
Ne hazin bir açmaz.. Biliyor musunuz? Osmanlı'yı da aynen bu tür maceraperest politik hevesler yıkmıştı...
Karşıt dış politikanın teknokratı, uluslararası ilişkiler bölüm hocası "stratejik derinlik" mimarı Davutoğlu'ydu...
Devletin kuruluş amaçlarına uygun Atatürk çizgisinde yürüyen millî dış politika anlayışını terk ettiler. Yerine bunu getirdiler. Ve sonuçta Suriye'de de Irak'ta da kayıp eden ülke olduk..
Tıpkı Oslo süreci gibi.
Tıpkı "Analar ağlamasın" denilerek yürütülen sözde "çözüm süreci" gibi.
Tıpkı Kobani'ye Kuzey Irak'tan gönderilen silah geçişindeki izinler gibi.
Ve tıpkı, Süleyman Şah türbesini kaçırdığımız gibi..
Say say bitmez.
Bütün yanlışların gerisinde ne var?
Zihniyet.
İdeoloji.
Alternatif tarih, toplum, devlet ve rejim anlayışı..
İnşallah Türkiye'yi parçalatmazlar. Allah hepimizi korusun.
İş bu noktaya geldikten sonra Trump'la ne görüşülürse görüşülsün ABD'nin asırlık çizgisi değişmeyecektir.
Dikkat edin..
Batı hep aynı çizgide ve sürekli onu güncelleyerek yol alırken bizimkiler sürekli Atatürk eleştirisi hatta düşmanlığı üzerinden yürüyerek gelenekleri bozarak yürüyor. Bu sebeple biz kayıp ediyoruz, Batı, tarihsel tecrübeyi ve geleneksel çizgiyi sürdürüyor ve hep kazanıyor..