Allah'tan af dileyin!
Aşağıdaki satırları okuyalım:
"Devletin çözüm sürecindeki en büyük hatası, Öcalan'a, HDP'ye, Kandil'e 'Kürtlerin temsili' pozisyonu sağlamasıydı.
O dönemde bölgeden gelen 'Kürt sorunu sadece bunlarla konuşulursa bunların bölgedeki hâkimiyeti çok daha keskin hale gelir' şeklindeki itirazlar ne yazık ki yeterince görülmedi. (...)
Bu, PKK çizgisindeki oluşumların, uluslararası planda da 'Kürtlerin temsili' rolü içinde görülmesine imkân sağladı. Hatta uluslararası odakları sıcak Suriye gündemi dahil bölgenin tanziminde Kandil'i 'partner' olarak görmeye sevk etti.
Kandil de 'partner'likten yola çıkarak 'Rojava-Türkiye denklemi'ne ilişkin bir strateji geliştirilebileceği düşüncesine kapıldı.
Sonrası, devletin, sorunun çözümü için hayati değerde gördüğü çözüm sürecinin akamete uğraması, daha kötüsü, bu süreçte devletin esnek tavrı içinde bölgenin silah ve patlayıcı deposu haline getirilmesi ve bugünlerde bölgede görülen savaş iklimine gelinmesidir.
Bu sonucu gören bir devlet duyarlılığı olmalıydı, diye düşünüyorum. O zaman ... insanların bunca mağduriyeti gerçekleşmez ve tabii bunca şehit verilmezdi." (Star, 10 Ocak 2016).
Bu satırlar "yandaş" tabir edilen bir kalemden çıkmıştır; Ahmet Taşgetiren'den. Çok geç kalmakla beraber, cesareti için tebrik etmem gerek.
Şunu da demeden geçemeyeceğim: Âkil adamların başındaydı Ahmet Taşgetiren ve bu âkil adamlar heyeti Abdullah Öcalan'ın hükûmete verdiği direktifle kurulmuştu. Ahmet Bey, o dönemde millî hassasiyet taşıyanlara, hükûmetin PKK'ya teslimiyetine itiraz edenlere neler neler söylemişti.
AKP, 6 ay öncesine kadar PKK ile "kanka" durumundaydı. İmralı'ya heyetler gönderiyor, A. Öcalan'ın ağzından çıkacak her söze kulak kesiliyordu. 23 Şubat 2013 tarihli İmralı zabıtları ortalığa saçılınca en çok Ak Parti iktidarı sıkışmıştı. A. Öcalan, kendilerinin Ak Parti'yi iktidara taşıdığını söylüyordu: "- AKP'yi 10 yıldır ayakta tutan benim... Biz AKP'yi çıkartan gücüz. (...) İslâmcıların 40 yıllık rüyasıydı, rüyalarını gerçekleştirdik. Biz AKP'ye iktidarı altın tepside sunduk."
Öcalan işte bu zabıtlarda "âkil adamlar"dan bahsetmiş, "Hakikat komisyonu da kurulacak. Âkil adamlar denetiminde olacak." demiştir.
Zabıtlara tekrar göz atarken dikkatimi çekti. "Paralel devlet" sıfatını, biliyorsunuz, R. T. Erdoğan kanlı bıçaklı olduğu, derilerini cımbızla çekse öfkesini dindiremeyeceği malûm Cemaat için kullanmıştır. (Allah kimseyi Reis'in durumuna düşürmesin. 17/25 Aralık, kazınsa çıkmayacak kapkara bir lekedir. İnşallah tatmin edici açıklamalar yapar, insanların zihnindeki soruları siler.)
"Paralel devlet"i ilkin R. T. Erdoğan'ın kullandığını sanıyorsanız yanılırsınız. R. T. Erdoğan'ın danışmanları A. Öcalan'dan aparmışlardır. Söz konusu zabıtlarda "Türkiye'de 3 koldan paralel devlet çalışması var. (...) CHP ve MHP paralel devletin izdüşümleridir." sözleri geçiyor.
"Günah çıkarmanız gerekir Ahmet Bey!" desem olmaz; siz Müslümansınız; nedametinizi belirtir, Allah'tan af dilersiniz ancak. Marxist bir kuruluşa hizmet ettiğinizi unutmayın.