Allah'a mı itaat yoksa şeyhe mi?
Cemaatler ve tarikatlar tartışmasına, İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz'dan sonra Ali Rıza Demircan da girdi. İlahiyatçı Prof. Dr. Faruk Beşer, kıyısından ucundan dâhil oldu... Daha önce tartışma açanları sıralamayacağım.
Dediğim gibi 15 Temmuz'dan önce tek cümle söylemiştim: Cemaatler ve tarikatlar masayaya yatırılmalı.
Hükûmet edenlerin yakınındakiler bütün tarikat ve cemaatleri masaya yatırdıktan sonra inşallah bir yol alınır diyoruz.
Ali Rıza Demircan konuştuğu için, bazıları mevzuyu saptırmak isteyebilirler ama, Demircan'ın Kur'ân'ı iyi bilmediğini kimse iddia edemez.
Demircan'ın şu sözlerine itiraz edebilir misiniz:
"Tarikatların yüzde 80'i İslam'a zarar veriyor. Devlete zarar verip vermediğini söyleyemem ama İslam'a zarar veriyor. Çünkü İslam dışı bir yapıları var. Bizim tarikatlarımızda Kur'ân yoktur. Tarikatlarımızda aziz Peygamber'imizin sözleri, davranışları ve işleri ölçü değildir; tarikatlarımızda şeyh önemlidir. Tarikatlara bağlı olan çok değerli insanlar da var ama büyük bölümü cahildir. Ne Kur'ân bilir ne aziz Peygamber'imizin sünnetini bilir ne de fıkıh bilir. Onlar için din, şeyh efendinin söylediğidir. Bu, Mevlevilik'te de böyledir. Şu an Türkiye'de yaşayan tarikatların hepsi şahıs merkezlidir. Onlara itiraz ettiğiniz zaman, 'Sen Kuran'ın zahirine hapsolmuşsun, Kur'ân'ın özüne inmek lazım' derler.
Aziz Peygamber'imiz ilk Müslümanları öylesine yetiştirdi ki Peygamber'imiz bir emir verdiği zaman, eğer sahabelerden bir kısmı bu emri içine sindiremezse, 'Bize olan bu emriniz Yaradan'ın emri midir, yoksa sizin kişisel değerlendirmeniz midir?' diye sorardı. Eğer Peygamberimiz 'Kişisel değerlendirmem' derse, sahabe, 'Ya Resulullah, bu görüş doğru değil' derdi. Yani ortada hakem Kur'an'dı. Eğer siz bu tarikatlarınızı Kur'an'ın, Peygamber'imizin hakemliğinden çıkarırsanız, bunlar şahısların egemenliğine giriyor. Tarikat şeyhine kutub veya gavs diyorsunuz. Doğu'daki tarikatlardan birinin yayınladığı takvimde, "Gavs-ı sani şöyle dedi" diyor. Gavs, "çağırdığınız zaman, dünyanın neresinde olursa olsun gelen adam" demektir. Bu, Allah'a özgü bir vasıftır. Bu şirktir, putperestliğe adımdır! Kutub da yalan, bunların anladığı mana da evliyalık da yalan. Bunların bağımsız kuruluşlar tarafından denetlenmesi gerekir. Hepten yasaklayamazsınız, demokrasiye ters olur. Devlet, herhangi bir sivil örgütü nasıl denetlemek zorundaysa bunları da denetlemeli..." (Röp.: Kübra Par, Habertürk, 14 Ocak 2018).
Önceki yazılarıma bakın, ben de hemen hemen aynı şeyleri biraz daha köşeli söylüyorum!
Fethullah Gülen'in son bir konuşmasını bazı basın-yayın organları verdiler. Dehşete düştüm! "FETÖ" üyeliği ile itham edilenler için "İtirafçı olurlarsa kâfir olurlar!" diyor açık açık. (Ayrıntısı yarın.)
İşte Ali Rıza Demircan'ın işaret ettiği de bu gibi cemaat ve tarikat şefleri...
Kendilerini ilâhlaştıranlar ancak böyle konuşuyorlar.
Biri çıksın buna itiraz etsin... Edebilir mi?!
Allah akıl vermiş, Allah cüz'î irade vermiş... Akletmemiz gerek.
Halkımız neden çok kolay kanıyor, neden sorgusuz inanıyor?