Ali Bey'in Diyanet'i S.O.S. veriyor!
Aşağıdaki satırları ben yazmadım!
"Maalesef bugün Türkiye'de, başta dini temsil görevini üstlenen Diyanet olmak üzere dini kimliğe sahip gruplar, cemaatler, sivil toplum kuruluşları ve İslamcı aydınlar adalet ve hukuk konusundaki bütün tezlerinden vazgeçtikleri gibi İslami duyarlıklarını da kaybetmiş bulunuyorlar. Adalet konusunda Kur'an'daki açık emirler ve Hz. Peygamberin mesajları artık onlar için hiçbir anlam ifade etmiyor. Ne yazık ki hemen herkes kendi hizbinin amigoluğunu yapmayı bir dindarlık vecibesi olarak görmeye başladığı için, dinin evrensel mesajı da toplumda yavaş yavaş buharlaşıyor. Bu yüzden de 'Ne kadar Salatü selam, öbür dünyada o kadar huri' söylemlerinin müşterisi giderek artıyor."
Yukarıdaki sözler bir "İslâmcı"ya ait. Mehmet Ocaktan'ın kaleminden çıkmıştır. ("Adalet konusunda Müslüman duruş sınavı", Karar, 23 Kasım 2018).
Ocaktan yabana atılamaz. Profesyonel gazeteci. Üstelik kendi mahallelerinden. Ak Parti'nin milletvekiliydi.
İçinizden hayıflananlara, yol göstermek isteyenlere, adalet arayanlara kulak tıkayabilir misiniz?!
Ali Bey'in Diyanet'i "hatasını" bildiği için mi yoksa açıklama yapıp dikkat çekmeyelim, yazılanlar dar çevrede kalsın diye mi suskun?
Yazı çok ağır. (Ocaktan'a aynen katılıyorum. Uzun zamandır ele aldığım meseleler. 15 Temmuz'dan önce cemaatlerin/tarikatların masaya yatırılması gerektiğini belki ilk yazan biz olduğumuzu burada kaç defa ifade ettik.)
Evrile çevrile bir yere doğru gidiyoruz. Eğer "din" meselesinde bir tartışma açılmışsa, geriye dönülemeyecek bir yola gireriz.
"Din" adına konuşanlar, "adalet"i ağızlarına almıyorlar/alamıyorlar. Çünkü, bir "güç" onları frenliyor. Bu güç uhrevî değil; cismanî. En "tepe"de oturuyor. "Din" adına konuşanlar, kendilerini o "tepe"ye göre ayarlıyorlar. "Adalet" dedikleri an bilmem neci diye suçlanacaklarından korkuyorlar.
Bir rektör "ülü'l-emr"den bahsetmiş, "İslâmî olarak şu anda Cumhurbaşkanına itaat etmek farzı ayndır karşı gelmek de harpten kaçmak manasında haramdır." demişti.
Her şeyde kendisine bağlılığı esas alan Saray bile rektörün sözlerini aşırı buldu. (Belki de zamansız buldu!) Muhtemelen YÖK Başkanı arandı ve rektör istifa ettirildi. Bilmiyorum, Saray'ın bu tavrı, Ali Bey'in Diyanet'i için bir ikaz olabilir mi?
Yukarıda Ocaktan'ın sözlerine bir açıklama gelmediyse, bilin ki, Ali Bey'in Diyanet'i, Reis'in her sözünü "farz" telakki ediyordur, adaletsizlikte bile bir hikmet arıyordur.
Bu gidiş çok tehlikeli!
Kur'ân'da şöyle buyrulur:
"Yâ eyyuhâ'llezîne âmenû atîû'llâhe ve atîû'r-resûle ve üli'l emri minkum..." ("Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin.") (Nisâ, 4/59)
Sondaki "minkum" çok şey ifade eder; "sizden" demektir.
Allah aşkına bu halka "Din bu mu?" dedirtmeyin; büyük vebal altında kalırsınız.
İslâm, "selâm"dan geldiğine, "selâm" barış olduğuna göre...
"Adalet" olmazsa "barış" olur mu?