Alevîler... Devletin 'tepegöz'ü

Alevî-Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı resmen kuruldu.

(Kanun metninde "Alevî ve Bektaşî''de aidiyet bildiren nispet "i"leri şapkasız yazılmış. TDK''nın sözlüğünde ise her iki kelimenin "i''lerinde şapka var. Dikkatinizi çekerim: Bu kanun "Resmî Gazete"de yayınlandı. "Resmî"de "i" şapkalı.)

"Alevî-Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanlığı" Kültür ve Turizm Bakanlığı''nın bünyesine alındı. Bakanlıktaki kadro 53. Alevî-Bektaşî Kültür ve Cemevi Başkanı aynı zamanda "danışma kurulu"nun da başkanı. Kurul 11 kişi.

Devlet bünyesinde kurulmuşsa, "devlet"i yönetenlerin anlayış çizgisinde yürüyecekler demektir. Bir yönüyle "kontrol"e alındığını söyleyebiliriz. Devletin "tepegöz"ü tarassutta olacaktır.

Şu aklıma geliyor... Bazı bölgelerde, cemlere dışarıdan kimse alınmıyor. Beni almamışlardı. Girdiğim cemler de var. O zaman bir ikilik olmayacak mı?

Ak Parti''nin eski milletvekili, hâlen Genel Başkan Danışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay''ın yazısı "Yukarı"nın görüşünü aksettiriyor:

"''Cemevlerinin ibadethane sayılması'' talebinin ise devlet tarafından karşılanması imkansızdı, çünkü bu devlete düşmezdi.

Cem ayinini yaptığı cemevlerini ibadethane olarak görene söylenebilecek bir şey yok. Ama devletin cemevini ibadethane olarak tanımasının Aleviliği de ayrı bir din olarak tanıması anlamına geleceğini, dolayısıyla tam da Aleviliği İslam-dışı görmek isteyenlerin eline bir koz vermiş olacağını görmüyordu birileri. Oysa Alevilerin büyük çoğunluğunun en mustarip olduğu algılardan birisi Sünni kesimin kendilerini Müslüman saymamasıydı. Müslüman sayılmamaya itiraz eden Alevilerin cemevlerinin ayrı bir ibadethane olarak kabul edilmesi onların adeta Müslüman olmadıklarının devlet eliyle itirafı anlamına gelecekti.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın açıkladığı Alevi paketi Cemevlerinin ibadethane statüsünü yine Alevilerin kararına ve algısına bırakarak haklı olarak talep ettikleri desteği vermek suretiyle çok hassas bir ayar da yapmış oldu." ("Aleviler Hakkında Konuşmak Yerine Alevilerle Konuşmak", Yeni Şafak, 15 Ekim 2022)

Ayrı ibadethane düşüncesi bizi farklı yollara götürür, ayrışmayı derinleştirir. Devlet zaten cemevlerine, camilere yaptığı gibi, yardımda bulunacak. Bir farkı olacak; camilere imam ve müezzin tayin ettiği gibi, cemevlerine herhâlde "dede" tayin etmeyecek. (Herhâlde diyorum... Her şey çok yeni. Şu da aklıma geliyor: Danışma kurulu olduğuna göre; bu kurulunun tavsiyeleri, yardım gören bütün cemevleri için bir ölçü olacaktır. Dolayısıyla "dedeler" "Yukarı"yla uyumlu seçilecektir.)

Maalesef başında "Alevî" yazan bazı dernekler ayrıştırıcı, yıkıcı politika güdüyorlar. Şu cümleler "Devrimci Aleviler Birliği"nin sitesinden:

"Atatürk''ün düşüncesi de dahil, Avrupalıların Atatürk''e hediye ettiği cumhuriyetin temel ideolojisi, kendisine biat etmeyen her dil, din, düşünce, etnik yapı ve halkları katliama tabi tutmak olmuştur. 1919''dan 1938''e kadar Kürt ve Alevilere yapılan katliamlar bunun en somut örneğidir. Bu faşizm değil de nedir? Korku ve çaresizlikten cumhuriyetin en sadık savunucuları noktasına getirilen Alevilere, Anayasal hiçbir hak tanımamıştır. Fiziksel, düşünsel ve kültürel katliam gerçekleştiren lider ve devletin kimliği faşist diktatörlüktür. Bunu sosyal demokratlık olarak göstermek demokrasinin ne olduğunu bilmemektir. Yaşanan gerçekleri Kemalistlerin çoğu saklama ihtiyacı duymamalarına rağmen, Alevilerin bu yapıya sosyal demokrat demeleri, Alevilerde ciddi düşünce, bilgi ve korku (Fobi) sorununun varlığını gösteriyor. Çünkü bırakalım Atatürk''ün sosyal demokrat olmasını, liberal dahi olsaydı sözü edilen Kürt, Alevi ve diğer farklı kültürden halkların bazı temel hakları Anayasal olarak tanımış olurdu." ("Atatürk''ün Din ve Alevilere Bakışı", 27 Temmuz 2019)

İpe sapa gelmez sözler. Oyuna gelmeyelim.

Yazarın Diğer Yazıları