Alevîlikte ibadet (4)
Sünnîlerin en çok kafasının karıştığı mesele namazdır. “Alevî” ilâhiyatçı Mustafa Cemil Kılıç’tan bu hususta şu cevapları aldım.
Soru: “Salât” deyince, namaz akla gelir ama bir açıklamanızda “salât”a değişik anlamlar yüklüyorsunuz. Bir ilâhiyatçı olarak bu anlamların dayanağını nedir, açıklayabilir misiniz?
Cemil Kılıç: Ortodoks İslâmda [Sünnî muhafazakâr Müslümanlık. A. T.]yani Şiî ve Sünnî inancında ibadet denildiğinde ilk akla gelen ritüel, “namaz” adı verilen tapınmadır. Bunun Kur’ân’daki karşılığı olarak genellikle “salât” sözcüğünü görmekteyiz. Ancak “salât” sadece bu anlama gelmemektedir. “Bağlantı kurmak, destek olmak, dua etmek, yalvarmak, yakarmak” demek olan “salât” ifadesiyle Kur’ân’da kastedilen manaların böylece çeşitlilik arzettiği de görülmektedir. Ortodoks İslâm, namaz manası çıkarmak için “salât” sözü dışında Kur’ân’da bazı başka kelimeleri de temel almaktadır. Bunlar; “Tesbih”, “Zikr”, “Kur’ânu’l-fecr” vb. ifadelerdir. Fakat bu kelimelere “namaz” anlamı yüklemek kesinlikle zorlama bir yorumdur. Zira bu ifadelerin manası, sırasıyla; “Yüceltme”, “Anma” ve “Sabah Kur’ân’ı / Sabah Okuması” şeklindedir.
Bir örnek; peygamberimiz için salâvat getirirken söylediğimiz sözü yani “Ona salât ve selâm olsun!” ifadesindeki salât kelimesini namaz olarak anlamlandırmak mümkün müdür? Kur’ân’da; “İnnallahe ve melâiketehu yusallûne ale’n-nebiyy...” [Ahzâb, 33/56] ifadesi vardır. Yani “Muhakkak ki Allah ve melekleri Nebî’ye salât etmektedir...” Buradaki salât sözü hiç namaz anlamına gelir mi? Bu konuda çok örnek var ama bu kadarı yeter sanıyorum...
Soru: Alevîlerde “Bizim namazımız kılınmıştır.” sözü neyi ifade eder?
M. Cemil Kılıç: Alevîlikte “Bizim namazımız kılınmıştır!” sözü Sünnî devlet otoritesinin ve Sünnî ulemanın kendi anlayışları doğrultusunda Alevîleri ibadete zorlamaları nedeniyle geliştirilmiş olan bir savunma sözüdür. Biz Sünnî veya Şiî gibi ibadet etmeyiz; bizim ibadetimiz yani namazımız pir huzurunda kılınır. Görgü cemine girip yıllık görgüsü yapılan bir Alevî, “Bizim namazımız kılınmıştır!” der. Alevîlikte Ehl-i Beyt soyundan gelmeyen birinin ardında ibadete durulmaz. Böylesi bir ibadet de zaten ibadet olarak görülmez.
Soru: Kur’ân’ı Kerim üzerinde de bazı tartışmaların Alevîler arasında yapıldığı biliniyor. Nedir bu tartışmalar, bazılarının iddia ettiği gibi âyetlerin ayıklandığı söylenebilir mi?
M. Cemil Kılıç: Alevîler, Kur’ân’a da evvelki kutsal kitaplara da inanırlar. Ancak Kur’ân’ın en iyi yorumunun Hz. Ali ve On İki İmamlar tarafından yapılabileceğini savunurlar. Hz. Ali tarafından yapılan ve içerisinde âyetlerin tefsirinin de bulunduğu derlemenin imamlar yoluyla 12. İmam Muhammed Mehdî’ye ulaştığı ve onunla birlikte sırrolduğu inancı vardır. İmam Muhammed Mehdî’nin zuhuruyla birlikte gerçek Kur’ân derlemesinin ve tefsirinin de açığa çıkacağı düşüncesi savunulur. Bununla birlikte mevcut Kur’ân âyetlerinin bir kısmının tarihsel ve yerel hükümler içerdiği inancı kuvvetli bir inançtır. Bu sebeple Kur’ân’daki pek çok fıkhî hüküm içeren âyetlere tarihsellik perspektifiyle yaklaşılır. Alevî ibadetlerinde daha ziyade dua içerikli Kur’ân ayetleri ve sureler okunur. (Devam edeceğiz.)