AKP’nin bataklığından nasıl çıkılacak?

Davranışlarıyla eşleştirildiğinde kendisiyle çelişen, kendini Türkiye’nin doğusunda inkâr eden, batısında egemen gören bir hükümet var Türkiye’de. Fotoğrafın bütününe iyi bakın lütfen. Ülkenin doğusunda PKK tarafından günübirlik tehdit edilen, azarlanan, bizzat kendisine meydan okunduğu halde sesini çıkaramayan korkak, sinik, edilgen, yapılanları görmezden gelen, bir o kadar da mülayim bir hükümet ve uygulamaları var. Ülkenin batısındaysa, tam tersine meydan okuyan, sokak hareketlerine sert davranan, kırıp dökmeyi maharet olarak gören ceberut; komşuyu komşuya şikâyet ettirmekten tutun da mahkemelik olmalarını öneren, dolayısı ile birini ötekine kışkırtan, vatandaşıyla mahkemelik olan bir hükümet var.
Tarihin önümüze koyduğu en büyük garabet işte bu olmalı. Ne talihsiz toplum ve bir ülkeyiz. Ne talihsiz bir devletiz.
Asırlardır meydan okuduğumuz, kıtaları yönettiğimiz, her zaman ve daima büyük kalıp, büyük kalmak için mücadele verdiğimiz koca tarihsel geçmişe bakınız bir de başımıza gelen şu felakete göz atınız lütfen. Sanki büyük Selçuklu, Gazneli, Timur Devleti ve asırları yöneten Osmanlı biz değildik. Sayıları binlere milyonları varan ırkları, dinleri, dilleri biz yönetmedik. Sanki biz küçük bir çadırdan gele gele Anadolu’ya ulaşmış, basit göçebe bir toplumuz. Sanki biz, cihan hâkimiyeti kuramamışız da, küçük Arap bedevi toplumları gibi tarihin kıyısında köşesinde kalmışız. Sanki biz un ufak olmuş bir geçmişin, küçük kırıntılarıyız. Sanki biz tam da “yok oldular” sandıkları bir dönemde destanlar yazarak Büyük kurtuluş savaşıyla “hayır ölmedik, işte ayaktayız dememişiz.”
Şu talihsizliğimize bakın.
Cumhuriyeti kurmuş, demokrasiye geçmiş, liberal Pazar ekonomisinde önemli ilerlemeler kaydetmiş ve siyasal süreçte darbelerle siyasetin önü kesilse de yeniden toparlanmış, özgürlükleri benimsemiş, milletleşmeyi çoğu alanlarda başarmış bir ülke ve toplumu iken ansızın ortaya çıkan 28 Şubat darbesiyle, tümden makas değiştirmiş, ardından bu sosyal parçalanmanın beraberinde getirdiği kaostan Tayyip Erdoğan üretmişiz.
Erdoğan dönemiyle 12 yılda, demokrasi adına kazandık sananların aksine, ötekileşmeye evrilerek kaybetmişiz. Türkiye, Erdoğan dönemiyle, milli ekonomik kaynaklarda yabancılaşmayı, sanayide yüzde 3,5’larla neredeyse duraklamayı, paralel kalkınma hızıyla neredeyse debelenmeyi ve dolayısı ile istihdam açığının artmasını, finans politikaları ile bankaları olabildiğinden fazla büyütmeyi öne çıkarmış en nihayetinde toplumun genel çoğunluğuna çeşitli başlıklar altında karşılıksız para dağıtarak tepkileri azaltmayı sağlayarak bugüne gelmiştir.
Artık gerileme süreci başlamış, Türkiye, 12 yılda sadece ekonomik kaynaklarını yabancılaştırmamış, aynı zamanda tarımın, sanayinin ve yatırım sektörlerinin gerilemesine varan bir yol izlemiştir. Büyük sanayi hamlelerini hiç düşünmemiş, ağır sanayi asla söz konusu olmamıştır.
Dış politika bir hezimete dönüşmüştür. Tüm kırmızı çizgilerini kaybetmiş, lider ülke olacağım ederken PKK’nın pazarlık ettiği, tehdit savurup yönettiği ülke durumuna getirilmiştir. Türkiye’yi parti devletine çeviren, mahkemeleri, hukuksal yapıyı bu anlamda tartışmaların odağına oturtan, bir polis devleti olmaya yönelik olarak yeni düzenlemeler yapan gelişmeler ise yıkımın ayrı bir boyutudur. İktidar çevrelerinin iddia ettiklerinin aksine demokrasi gelişmedi. El değiştirilmesi istendi ve AK Parti’nin tek parti olma hevesine mağlup edildi.
Demokrasinin ön koşullarından biri hür basının varlığıdır. Bu açıdan genel tabloya bakıldığında her şey ortadadır. Gazeteciler yazdıkları kitaplardan hapiste, gazeteler, iktidar yandaşı sayılan patronlara ihalesiz satılmaktadır.
Tarihi yazan ve yazdıran, kıtaları yöneten bir devlet ve toplumumuz, AK Parti iktidarıyla bir zamanlar yönettiği tüm Orta Doğu toplumları ile kavgalı hale getirildi. AKP, Irak devleti yerine, Barzani yönetimiyle, Suriye devleti yerine bölücü PYD terör örgütüyle, Mısır devleti yerine Mursi ve İhvan örgütüyle, Filistin Devleti yerine Hamas’la Türkiye’yi ilişkilendirerek bu ülkelerin toplumlarıyla düşman yapmıştır.
AKP iktidarı ve ona danışmanlık yapanların tamamı, içe kapanan, AKP tek particiliğine dayalı, toplumun bir kısmını kucaklayan, ideolojik örgütlerin esir aldığı oligarşik bir yönetim yaratmışlardır. Türkiye AKP’nin bataklığından nasıl kurtulacak?

Yazarın Diğer Yazıları