AKP'de FETÖ'cü yokmuş...
Kimse boşuna konuşmasın. Mesele bitmiştir... Meclis Araştırma Komisyonu'nun ne yapacağı, sınırlarının nereye kadar olacağı belli olmuştur.
Ne demek istiyorum.
Şunu demek istiyorum: Dağ fare doğuracaktır.
Kâhin miyim?
Asla!..
Geleceğin ne olacağını Sayın Başbakan söyledi önceki gün de oradan biliyorum. Ne olacak peki?
İşte cevap:
"Bizimle ilgili algı operasyonu yapılıyor. Sanki AK Parti'de FETÖ'cü varmış da temizlenmiyormuş diye. Bu bir tuzak."
Gördünüz mü? Söylediklerim kehanet değil. Nedeni bu açıklama.
Peki, "AKP'de FETÖ'cü var" diyenlerin niyeti neymiş? Neden böyle söylüyormuşuz?
Başbakan bu konuda şöyle diyor: "Asıl hedefleri birbirimize düşürmek."
Demek öyle...
Demek, AKP'nin içinde karmaşa çıkarmak istedikleri için FETÖ'cü var diye iftira atılıyormuş.
Var mıymış peki FETÖ'cü?
Yokmuş...
Öyle ise FETÖ Meclis Araştırma Komisyonu'nun varacağı yer önceden belli olmuştur.
Memur, işçi, çalışan ve biraz da tüccar kesimi ile ilgilenecek o kadar.
Bu durumda "dağ fare doğuracak" desek belki bize kızarlar.
Devam edelim ve Sayın Başbakanımızın son cümlelerine de bakalım.
"İçimizden bazı arkadaşlarımız maalesef haddini aşan açıklamalarda bulunuyor. Bu açıklamalar nedeniyle de muhalefet ve FETÖ'cüler, AK Parti içinde FETÖ'cü olduğu algısı oluşturarak bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor."
Görüyor musunuz şu muhalefetin yaptığını? Art niyetini... Masumlara ne kadar iftira attıklarını...
Allah muhalefetten korusun yarabbim...
Hayrettin Hoca'nın tespiti
İran'ın Irak meselesi ve Suriye politikalarında ikiyüzlülüğünü konu edinen hoca, yazısının son paragrafında şöyle bir tespitte bulunuyor:
"Ümmetin menfaatini öne alsalardı, mezhepçilik ve yayılmacılıktan vazgeçselerdi, temel itikad esaslarındaki birliği ümmet birliğine vesile kılıp her grubu kendi mezhebini yaşamakta serbest bırakma kararına uysalardı bugün başta Irak ve Suriye olmak üzere ümmetin yaşadığı felaketler büyük ölçüde önlenebilirdi."
Haklısın hocam... Aynı tespitleri AKP'nin 14 yıldır uyguladığı ötekileştirme ve adam kayırma politikasına da uyarlarsak ortaya sizin tespitlerinizle kocaman bir "ümmetin yaşadığı felaketler" humması çıkmaz mı?
Ergenekon ve Balyoz'dan, devlet içinde kadrolaşmalara, ihalelerde haksız kazanç elde etmelerden, eşe dosta, çıkar sağlamaya kadar "ümmetin yaşadığı" bölünmeler, itilip kakılmalar, dışlanmalar, yakın tarihimizin hüzünlü yıllarıdır.
İnsanlar neleri kayıp etti hiç düşündünüz mü?
Hâlbuki 14 yıllık iktidar döneminde AKP'liler ve siz, söylediğiniz gibi yapıp "ümmetin menfaatini öne alsaydınız, mezhepçilik ve yayılmacılıktan (devleti ele geçirmek için kadrolaşmaktan, insanları düşmanlaştırmaktan AG.) vazgeçseydiniz" ne kayıp ederdiniz?
Tıpkı sizin gibi düşünüyorum ve yazınızın en son cümlesini herkesle paylaşıyorum: "Yazık, ümmete yazık, müminleri ağlatan düşmanların ekmeğine yağ sürenlere yazıklar olsun!"