AKP neyi fark ettirdi?

Herkes yazdı, biz de yazdık... Her türlü İmkân ellerinde, seçimde mağdur olan onlar! Nasıl oluyor bu?!

Bütün umutlarını R. T. Erdoğan'a bağlamışlar. O, bir dâhi!... O, zamanlar ötesi!... O, elini nereye değdirse ondurur!... O, ol deyince oldurur!... (Hâşâ! Tövbe estağfurullah!)

R. T. Erdoğan, İstanbul'a itekleye itekleye, hadi nazlanma diye diye Binali Yıldırım'ı yolladı, ardından kendi geldi. An oldu bir günde sekiz miting düzenledi. Her yerde gürledi.

Ya sesi kısılsaydı ne yapacaklardı! Kalakalacaklardı, değil mi!

Başlarını yukarı kaldırıp bir baksalar yanlışın nerede olduğunu görecekler ama Reislerine toz kondurmadıkları için suçu birbirlerinin üstüne atıyorlar.

R. T. Erdoğan, kimseye inanmadı, kendisini ortaya attı. Bilinen, herkesin tanıdığı ve hatta güvendiği isimlerin hemen hiçbiri yanında yok. Binali Yıldırım yanında diyeceksiniz. Geçmişte, onu "sırdaş" diye yazmıştım. Eskilere girmeyelim. Belediye Başkanlığı'ndan beri "birlikteliği" ileri safhadaydı. Onun dışında herkes uzaklaştı, uzaklaştırıldı.

Ak Parti, 18 yıllık tarihinde dört başbakan, iki cumhurbaşkanı çıkardı. (Başbakanlar: A. Gül, R. T. Erdoğan, A. Davutoğlu, B. Yıldırım; cumhurbaşkanları: A. Gül, R. T. Erdoğan.) Tarihimizde böyle bir örnek yok. Diğer ikisi yanlarında niye yok?! Ve daha niceleri!

Şunu kabul edelim... Ak Parti'nin çok önemli bir fonksiyonu olmuştur. "Laiklik" anlayışının asıl ne olması gerektiğinin ölçüsü Ak Parti'nin getirmek istedikleriyle belirlenmiştir. Halkın talepleriyle rejimin -hadi birilerin ısrarla empoze etmek istedikleri "devrimler"in diyelim- hedefleri arasındaki çelişkiyi N. Erbakan'ın kurduğu partiler değil; asıl Ak Parti sezdirmiştir. N. Erbakan'ın partileri sadece ortaklıkta kalmıştır; fikrini hayata geçirip bir "örnek" ortaya koyamamıştır. Ak Parti ise, büyük bir ağırlıkla tek başına iktidara geçti ve uzun süre de kesintisiz iktidardadır. Ak Parti, N. Erbakan'ın kurduğu partilerin gösteremediği örnekleri bol bol göstermiş, çağın taleplerini, "örneklerinin" dar sınırları içine sığdırmak isteyince çelişki kaçınılmaz olmuştur.

Şunu söyleyebiliriz. İnsanlarımız, "devrimler" ile Ak Parti'nin "örnekler"i arasındaki farktan yola çıkarak gerekli ve gereksizi ayırt etme fırsatını yakalamıştır.

Çok tartışılan bir örnek: Tarikat faaliyetleri... Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra açık olan tekkeler kapatılmıştır.

Ak Parti iktidarı tarikatların ve cemaatlerin önünü açmıştır. Sonra başımıza gelenleri yazmaya gerek yok.

Şimdi iktidarın işine gelen cemaatler alabildiğine faaliyetteler ve bütün alanlara nüfuz etmek istiyorlar. Halkımızın bu vaziyetten şikâyetçi olmadığını söyleyebilir miyiz?! Ak Parti, bir başka açıdan bakınca, cemaatler ve tarikatları halka fark ettirmiş, dinimiz açısından zarar ve faydayı görmesini sağlamıştır. İnsanlarımız böylece 1925'te tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasının dine bir tavır gösterilmesi karşısında içinde taşıdığı "Acaba?" sorusunun cevabını bulmuştur.

Kendisini, "devrimler"in takipçisi gören sol karışımı CHP, halkın taleplerini göz ardı edemeyeceğini görmüş, özellikle İstanbul ve Ankara adaylarını seçerken, Ak Parti'nin fark ettirdiği çizgi üzerinden yürümüştür!

Ak Parti'nin argümanları elinden alınmıştır! Hâliyle misyonu tamamlanmıştır!

Yazarın Diğer Yazıları