AKP, güvenirliğini yitirdi

Başkanlık sistemi istiyor ya bizimki... Bırakın istesin...
Onun artık inandırıcılığı kalmadı. Eskisi gibi güven vermiyor.
Zaman pek çok şeyi alıp götürdü ve gerçek ortaya çıktı.
Türkiye’de ve dünyada Tayyip Erdoğan algısı değişti.
İdeal İslam Mücahidi Tayyip’in yerine, bizzat gerçeği geldi. Karakteri, hırsı, azmi, arzuları ve hevesleriyle Tayyip Erdoğan.
Birincisi propagandaydı. Müritlerin yarattığı efsaneydi. İkincisi ise eti kemiği ile gerçeğin ta kendisi.
İdeal olan olması gerekendir. Gerçek olan ise adı üstünde yaşanan, pratiğe dökülendir. Pratik, ideali tutmadığında neler olabileceğinin örneğini MHP’den aday gösterilen eski Merkez Bankası başkanlarından Durmuş Ali Yılmazın şu cümleleri anlatıyor: “Hayallerimiz vardı, inancımız vardı. Yalan söylemeyecektik. Aleyhimize de olsa, yanlış da yapsak, yanlış yaptığımız yerde evet yanlış yaptık diyecektik. Haksızlıktan yana olmayacaktık. Üretken olacaktık; ürettiğimizi hakça paylaşacaktık. Bugün geldiğimiz nokta itibari ile itiraf edeyim, benim bu ideallerimin büyük bir kısmı çökmüş vaziyette. Özellikle son 4-5 yılda Türkiye’de olanlar, benim bu idealimi son derece zayıflattı ve darbe vurdu.”
AKP’nin alternatif rejim çağrısının çöktüğü yer de işte tam burası..
“Başkanlık istiyorum,” deyip önce 400 milletvekili ardından “335 de olur” diye gerisin geriye tornistan etmelerinin de kırılma noktası bu ince çizgide yatıyor.
Siyasetin doğası iktidar gücünü elde etmektir. Güç, kendisini kontrol edenden üstündür. Onun için gücün hem dağıtılması ve hem de kontrol edilmesi gerekir.
Kuvvetler ayrılığı bunun içindir.
Hukuk devleti olmak arzusu bundandır.
Ayrıca güç sınırlandırılmak zorundadır. Sınırsız güç kişiyi ister istemez bozar.
Bu gücün bir de karakter olarak hırslı kimselerin eline geçtiğini düşünün...
İnsanlık kendini tanrı sanacak boyutlara varmamış mıdır?
Firavunları hatırlayın.
Tanrı Kralları düşünün..
Dilerseniz yine Durmuş Ali Yılmaz’ın hayal kırıklıklarına dönelim:
“Biz hak yemeyecektik. Hak yedirmeyecektik. Daima haklıdan yana olacaktık. Aldatmayacaktık. Aldanmayacaktık. Eğer aldatmak ile aldanmak arasında bir tercih yapmak zorunda kalır isek, aldatılmış tarafında olmak bizim için daha iyiydi. Biz ’Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker’ yapacaktık. İyiliği teşvik edip kötülüklerden sakındıracaktık. Bunu yaparken de aşırılığa gitmeden öyle bir hayat tarzımız olacaktı ki biz başkasına nasihatte bulunmadan, onlara yol göstermeden onlar bizim hâl ve hareketlerimize bakarak, davranışlarımıza bakarak bizde hikmet görecek, biz ona herhangi bir telkinde bulunmadan o bizim davranışlarımızı içselleştirecek ve bu şekilde bu insanları kazanacaktık.”
Bunların hiçbiri olmadı.
Olamazdı zaten...
Çünkü siyaseti “yağma Hasan’ın böreği” misali ganimet olarak gören zihniyet bunu yapamazdı.
AKP’nin zihin kodlarının temelinde duran ideolojik paradigma, daima devlet olarak cumhuriyeti düşman görüp gösterdiği için, kurulu devletin dindışılığını vurgulayarak geliştiği için, iktidara gelenlerle devlet arasında beklenen sıcaklık kurulamazdı. Halen daha devleti kendinden saymayan kimseler olduğu için başkanlık isteniyor ya...

Yazarın Diğer Yazıları