AKP çaresiz, AKP kaybedecek!
Dün TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. Buna göre genç nüfusta mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı %22,3 oldu. Geniş tanımlı işsizlik oranı ise %22,1 şeklinde karşımıza çıktı. Aslında TÜİK rakamlarının gerçeği yansıtmadığını çok iyi biliyoruz ama bu rakamlarda bile gençlerin yaşadığı tam bir trajedi değil mi? İşsizlik vatandaşı sefalete sokarken AKP ne yapıyor? Büyük bir üretim devrimi ile fabrikalar mı açıyor? Sanayinin dış bağını koparmak için planlar mı hazırlıyor? Elbette ki hayır! Kendisine bağlı insanların rahat, mutlu ve zengin bir yaşam sürmesi için devlet kaynaklarını israf etmeye tam gaz devam ediyor. Bunun son örneğini, Soma''da madenciyi tekmeleyen şahıs olarak bildiğimiz, dönemin başbakanı Erdoğan''ın Özel Kalem Müdür Yardımcısı olan Yusuf Yerkel''in Frankfurt Başkonsolosluğu''na Ticaret Ataşesi olarak atanması ile gördük.
Haberlere göre Avrupa''nın en önemli ticaret merkezine gönderilen bu şahsın ekonomi tahsilinin olmadığı, ancak 6000 Euro maaş, kira desteği, son model Mercedes verileceği iddia ediliyor. Buna benzer yüzlerce örneği yıllar içinde görmedik mi?
Adalet diye gelerek toplumun her alanında adaleti bitirerek yandaşlığa kapı açan politikaların başarılı olma şansı olur mu? Hele bu ekonomi politikaları yaşamın gerçeklerine uymuyorsa?
AKP çaresiz, AKP enflasyonu indirmek için doları kontrol etmek zorunda olduğunu biliyor. Ancak kuru kalıcı olarak düşürecek reformları eğitimde, hukukta yapmadığı için işi çok zor. Üstüne bütçeyi yandaşları ile üleşip, savurganca davranması kamu maliyesini de bozuyor. Sonra ne yapıyor? Rezervleri yüksek teknoloji içeren malları üretip satarak dolduramayınca, Allah ne verdi ise borç alıp dolara basıyor. Hepimizi borca sokup devlet çarkını çeviriyor. Yarın yokmuş gibi umarsızca hareket ederek bizlerin ve evlatlarımızın geleceğini ipotek altına alıyor. Size dediklerimi ispatlayabilirim!
Gelin bu ülkenin hazinesinin nakit dengesine bakalım. Yani Hazine''nin gelirleri ve giderleri arasındaki farka… Aynı aileniz gibi. Ne kadar gelir var, ne kadar harcama? Aradaki eksi fark işlerin kötüye gittiğini, eğer rakam büyürse eve haciz geleceğini göstermez mi?
Türkiye''nin 2005 yılında nakit dengesi -13,5 milyar TL açık veriyordu. Bu dönemde faiz olarak ödediğimiz rakam 45,4 milyar TL idi.
2015 yılına geldiğimizde nakit dengesindeki açık -17,1 milyar TL, faiz gideri ise 50,4 milyar TL idi.
2018 yılında ise işler tersine döndü. Hani her şeyin güzel olacağı Cumhurbaşkanlığı Sistemi vardı ya, bakın nakit açığı -70,3 milyar TL''ye, tefecilere ödenen para ise 70,5 milyar TL''ye yükseldi.
2019''da açık -130 milyar TL, faiz ödemesi 97,7 milyar TL''ye; 2020 yılında açık -181,9 milyar TL''ye, faiz ödemesi 121,1 milyar TL''ye çıktı.
2021 yılında ise halkın ümüğünü sıka sıka aldıkları 1,4 trilyon TL gelire rağmen -142 milyar TL açık verildi. Güya haram olan faize yapılan ödeme ise 160,2 milyar TL oldu…
Bu devlet neden açık veriyor? AKP''nin dış politika ve ekonomide saplantı haline gelmiş yanlışlarında ısrarları ve savurganlığı yüzünden değil mi? Suriye politikası ile 200 milyar dolar civarında zarar oluşmadı mı? Dış girdiye bağlı sanayi ve beton ekonomisinde ısrar nedeni ile artan kurla enflasyon üzerimizden silindir gibi geçmiyor mu?
Şimdi yanlış modelin üstüne bir de çılgınca indirilen faizler kuru artırıp enflasyonu üç haneye taşıma yoluna girmedi mi? Peki artan kuru düşürmek için AKP, Hazine garantili örtülü faiz vermiyor mu? Faize karşıyım derken dünyanın en büyük faiz ödemelerini yapmak ikiyüzlülük değil de nedir?
Riyakarlığı geçtim, verilen açıkları kapatmak için yılbaşından beri zam yapılıyor. Bunun yükünü kim çekiyor? Yandaşlar gayet mutlu, onlar değil. Olan vatandaşa oluyor. Yapılan zamlar enflasyonu artıracak, enflasyon ise Lira''nın alım gücünü düşürecek, bu durum ise dolara talebi artırıp kuru yukarı çekecek. Kur yukarı gidince dışa bağlı sanayide maliyetler artıp tekrar enflasyon yaratacak. Alın size AKP''nin muhteşem ekonomi başarısı…
Vatandaş artık her şeyin farkında. AKP çaresizlikten kamu kaynaklarını hoyratça kullanıyor ama boş bir çaba. Çünkü enflasyona karşı kalıcı bir çözümün olmaması dolara olan talebi kesmiyor. Kur korumalı mevduatla garibandan zamlarla alıp zengine vererek, ya da özel bankaları kıstırıp zorla döviz mevduatınızın yüzde yirmisini satın demek, kurda kalıcı düşüş sağlar mı? Rakamları gördük, 31 Aralık haftasında gerçek kişilerin döviz mevduatları artış kaydetti. 933 milyon dolarlık artışla sadece vatandaşa ait döviz mevduatı 147 milyar dolar oldu.
Taşıma suyla değirmenin dönmeyeceği aşikâr. AKP sadece çaresizlik içinde kamuya büyük yükler getirecek işler yapıyor ama rezervlerdeki -60 milyar dolarlık gediği kapaması bu ekonomi kafası ile imkansız.
Dışa bağlı modeli değiştirmekte geciktiği için AKP, yüksek enflasyona ve işsizliğe maruz kalan seçmenden sandıkta okkalı bir ''Osmanlı tokadı'' yiyecek.