Âkif ne milliyetçisi?
Bu ay Mehmet Âkif ayıdır. Mehmet Âkif’in doğumu ve vefatı bu ay içindedir. Dün de belirttiğim gibi, bütün üniversitelerde, bütün kültür mahfillerinde Mehmet Âkif’in etrafında halelenmeli ve “Âkif’i nasıl anlamalıyız?” konusu tartışılmalıdır.
Âkif’i, Türk’ü yok etmek isteyenlerin dayanak yapmalarına izin verilemez!
Prof. Dr. Nurullah Çetin’in Âkif ve İstiklâl Marşı üzerine yazdığı iki kitabı dün hatırlatmıştım. (“Emperyalizme Direnen Türk: Mehmet Âkif Ersoy” ve “İstiklâl Marşı’mızı Anlamak”.)
Nurullah Bey’in “emperyalizme direnen Türk” sözüne dikkatinizi çekerim.
Bu iki kitabı okuyunca, Âkif’in asıl kimliğine dair zihninizde belirgin bir fikir oluşacaktır: “Türk” fikri.
Ben de İstiklal Marşı’nı ve Safahat’taki bütün şiirleri mısra mısra incelemiş, Âkif’in “Türk milliyetçisi” olduğunu, istatistikî değerlerle ortaya koymaya çalıştım.
Mehmet Âkif’i anlamak için yaşadığı çağı anlamalıyız önce... Çağı anlamak, kitaplardan çok, dönemin periyodik yayınlarını okumakla mümkün. Bunu kendimce başta tespit ettim ve Osmanlı’nın son döneminde yayınlanan mevkuteler üzerinde kesif bir çalışmaya girdim. Yakında üç ciltlik bir yayın daha elinizde olacak. Eser baskıya verildiği için artık kesin dil kullanabiliyorum! Bunları sık sık yazmamın sebebi, başka araştırıcıları teşvik ve yönlendirmek içindir.
Mehmet Âkif’in eser verdiği dönemin fikrî akımları hangileridir?
Doç. Dr. Mümtaz Sarıçiçek, Kahire’de Mehmet Âkif üzerine sunduğu bir tebliğine, dönemin fikir hareketlerini hatırlatarak başlıyor:
“Mehmet Akif Ersoy’un eser verdiği dönem (1893-1936) toplumumuzda sosyal, siyasi, kültürel ve edebi çalkantıların yoğun yaşandığı bir süreçtir. Osmanlı Devleti’nin yıkıldığı ve yeni rejimin kurulduğu bu süreç, doğal olarak en çok aydınların ilgilendiği bir toplumsal değişim dinamizmini ortaya çıkarmıştır. Bu dinamizmi besleyen ve yönlendirmeye çalışan devrin belli başlı fikir hareketleri Medeniyetçilik (Batıcılık/Batılılaşmacılık), Osmanlıcılık (Osmanlı milliyetçiliği), İslamcılık (Ümmetçilik) ve Türkçülük (Türk milliyetçiliği/Turancılık) olmuştur. ’Devleti kurtarmak’fikrinden yola çıkan bu ideolojiler toplumu dönüştürmeyi de bu fikrin bir parçası olarak görmüştür.” (Mümtaz Sarıçiçek, “Mehmet Âkif’in şiirinde Irk, Kavim, Millet ve Ümmet Kavramları”, Mehmet Âkif Ersoy Uluslararası Sempozyumu 1-6 Kasım 2010, Kahire Üniversitesi.)
Mümtaz Sarıçiçek, yukarıda zikredilen ideolojilerin temel kavramlarını ifade eden ırk, kavim, millet ve ümmet kelimelerinin Arapçadan dilimize 19. yüzyıldan çok önce geçtiğini ama ıstılahî olarak kullanılmadığını, bu yüzden kelimelerin çoğu defa birbirleriyle eş anlamlı veya biri diğerinin yerine geçecek biçimde kullanıldığını, bunların asıl anlamlarıyla tanımlama kaygısı taşınmadığını belirterek şunları yazar:
“Türkçenin ilk yazılı kaynaklarında bu kavramların bir kısmını karşılayan budun/bodun, ok ve uluş sözcükleri geçer. Halk, ulus, kavim, ülke, şehir, köy gibi anlamlar yüklenmiş olan bu sözcükler, İslamî devirde neredeyse bu anlamlarıyla tamamen unutulmuş ve yerlerine yukarıda zikredilen Arapçaları ikame edilmiş görünmektedir.” (Devam edeceğiz.)