Akdeniz'in yangını Karadeniz'in seli Marmara'nın depremi
Gölcük depremi, Marmara depremi veya 99 depremi, adına ne derseniz deyin, İstanbul''da yaşanan büyük deprem felaketinin üzerinden 22 yıl geçti. Yıkılan binaların yerlerine yenileri yapıldı. Göçen yollar, köprüler yenilendi.
Ama giden canlar geri gelmedi.
Yaşanan acılar hâlâ dün gibi aklımızda.
Resmî kayıtlara göre, 18 bin kişi öldü, gayrîresmi bilgilere göre ise bu sayı iki buçuk kat daha fazla.
Sağ kalan da yaşadığına sevinemedi.
300 bine yakın ev, 40 binden fazla iş yeri hasar gördü.
130 bin binanın çökmesiyle 600 bin kişi evinden oldu.
20 milyar dolar ekonomik kayba neden olarak, 1900 ile 2009 yılları arasında dünyada meydana gelen tüm depremler arasında en çok ekonomik kayba neden olan 6. büyük deprem olarak kayıtlara geçti.
Akdeniz''in yangınında yanıyor, Karadeniz''in selinde boğuluyoruz ya, uzmanlar uyarıyor: Yeniden Marmara''nın depreminde sallanmamız da yakındır!
İstanbul''da 48 bin
binanın hanesi tehlikede
Marmara''da gerçekleşmesi beklenen, uzmanlar tarafından sık sık uyarıların yapıldığı 7.5 büyüklüğünde depremin gerçekleşmesi halinde İstanbul''da 48 bin binanın ağır hasar görmesi öngörülüyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi''nin deprem ve yapı stoku araştırmasının binaların demir kalitesi, beton dayanıklılığı ve yapı özelliklerini inceleyerek geçen yıl da yaptığı analiz çalışmasının bu yılki, henüz tamamlanmamış (yıl sonunda tamamlanacak olan) raporunun tespiti bu yönde. Çalışma nihayete ermemiş olsa da bu ön açıklama dahi çok şey anlatıyor.
Ayrıca, araştırmaya göre, olası depremde, 150 bine yakın binanın da orta seviyede hasara uğraması ihtimali var.
Zemin olarak ve faya yakınlık açısından hasar riskinin büyük olduğu alan da açıklanıyor: Haliç''in batısı ve TEM''in güneyi diğer bölgelere göre çok daha riskli. Yani, İstanbul''un hane nüfusunun en yoğun olduğu bölge, aynı zamanda en riski bölge.
Çalışma tamamlandığında il il riskleri de ortaya koymuş olacak.
Ancak bu risklere karşı ne riskin belirlenmesi ne de belediyenin tek başına çabası yetiyor; riske karşı önlemlerin yerelden başlayarak merkezle iş birliği ve uyum içerisinde alınması gerekiyor.
Sonu yine IBAN olmasın
15 Temmuz 2016 yılında yaşanan darbe girişimi sonrası başlayan IBAN numarasıyla yardım kampanyası, iktidarın kolayına geldi; iktidar adeta "sosyal devlet" ne demek, "olağan zamanda ne için vergi topluyor" unuttu.
Millet, vergisinin karşılığı olarak hizmet diye Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu olmaksızın veya kopyala yapıştır ÇED raporlarıyla yapılan yapılar yüzünden felakete uğruyor, sonra bu felaketin yol açtığı zararın bedelini yine kendisi ödüyor.
Beşiktaş''taki terör saldırısı, Elazığ''daki deprem, Covid-19 pandemisi, Akdeniz''deki yangın, son olaraksa Karadeniz''deki sel felaketlerinin neden olduğu kayıplar, verilen IBAN numaralarına yapılan yardımlarla giderilmek isteniyor.
Yalnızca Kastamonu''da 60 insanı yitirdik. Bugün eğer onlarla konuşabilseydik, IBAN değil, boş laf, söz değil, önlem alınmasını ve güvenli bir bölgede yaşamayı isterlerdi.
Yine millete IBAN vermenize neden olacak facialar yaşamamamız için bilim insanları uyarıyor, deprem kapıda! Toplanma alanları, acil durum yolları, haberleşme ağları, dayanıklı binalar… Depreme karşı alınması gereken tedbirler belli.
Bölgede nüfusu artıracak, ulaşımı zorlaştıracak, ekonomik maliyeti devasa boyutlarda olan bir kanal, İstanbullunun önceliği değil. İstanbullu da Marmaralı da Anadolulu da Akdenizli de öncelikle yaşamak; depremlere, sellere, afetlere karşı korunmak istiyor.