Akademisyenler dert küpü
Üniversitelerde asistanların (araştırma görevlilerin) durumuna geleceğim ama Akademisyenlerin “Özlük Hakları ve Akademik Zam”a dair bana bir rapor gönderildi. İki akademisyenin birlikte ortaya koydukları rapor... İsimlerini veremeyeceğim. (Ne kadar üzücü... İnsanlar fikirlerini söylemekten çekinir oldular. Akademisyenlerin başına iş gelmesin diye isimlerini yazmıyorum... Gelişmişliğin bir karinesi “hür fikir”e saygıdır. Eğer haklı tartışmalarda dahi isim vermekte imtina ediyorsak, Türkiye’nin geldiği noktayı siz düşünün.)
O raporu veriyorum:
1. Son 30 yılda akademisyenlerin maaşları diğer memur maaşları karşısında sürekli erimiştir. En büyük gerileme de 2002’den sonra, AKP iktidarı döneminde yaşanmıştır. SETA, YÖK ve Eğitim Bir Sen’in raporlarındaki tablolarda bu noktayı açıkça görmek mümkündür, Ulusal düzeyde diğer memur maaşlarıyla ve uluslararası ölçekte diğer ülkelerdeki akademisyen maaşlarıyla kıyaslandığında ülkemizde akademisyenlerin maaşları çok komik seviyede kalmakta, akademisyenlerin GSMH’dan aldıkları pay itibariyle ülkemizin dünyadaki sıralaması çok aşağılarda kalmaktadır.
2. Akademisyen aldığı maaştan mesleğine yatırım yapan tek memurdur. Çoluğunun çocuğun rızkından keserek kitaba, belgeye, sempozyuma vs. para harcamaktadır. Öğretmen, mühendis, memur maaşını alır ve istediği gibi kullanır ama akademisyen kitap, sempozyum vs. masraflarla yine mesleğine yatırım yapmak zorundadır. Ayrıca akademisyen diğer memurlar gibi sadece 08:30-17:30 arasında mesai yapmamakta, her an, her daim, gündüz-gece, tatilde-işte sürekli yazarak, okuyarak mesaisine devam etmektedir.
Mevcut maaşlarla hem geçinmek hem de bu faaliyetlere devam ederek bilim yapmak imkansızdır. Bugün akademisyenler geçim derdinden rahatça kitap bile alamamakta, alanlarıyla ilgili yayınları takip edememekte, yol masraflarından dolayı sempozyumlara katılamamaktadır.
3. Yıllardır çeşitli meslek gruplarına iyileştirmeler yapılmış ama akademisyenler sürekli görmezden gelinmiştir. Son 10 yılda benzer meslek gruplarına yapılan zamlar %600 gibi artış gösterirken, akademisyenler için bu oran yaklaşık %300 civarındadır. Akademik zamdan yıllardır bahsedilir, zam gerekliliği vurgulanır ama kuvveden fiile bir türlü geçmez.
4. Akademisyenlerin gelir dağılımında da adaletsizlik vardır. Doğudaki üniversitelerde daha yüksek maaşlar alınmaktadır. Özellikle basından ve devlet büyüklerimizden gördüğümüz, geliştirme ödenekleri ve ek ders ücretleri ile akademisyen maaşlarının neredeyse iki katına çıktığı söylemleri gerçeği yansıtmamaktadır. Maalesef geliştirme ödeneği tüm üniversiteler için geçerli değildir. SETA’nın raporundan anlaşıldığı gibi, geliştirme ödeneği alan üniversite sayısı yaklaşık 40’dır. Ayrıca, birçok üniversitenin gece eğitimi yoktur ve ek ders gelirleri mevcut değildir. Profesörlerin maaş bordrosuna bakarak bütün akademisyenler hakkında hüküm verilmek de doğru değildir. Akademik camia içinde nispeten profesörlerin durumu iyidir, ancak milletvekili danışmanının bile maaşının profesörden fazla olduğu da unutulmamalıdır. Vakıf üniversitelerinin de maaş imkânları daha iyidir. Dolayısıyla hocalar vakıf üniversitelerine geçmenin yollarını aramaktadırlar.
(Devam edeceğiz.)