Akademisyenler aç kalırsa...
İki akademisyenin öğretim üyelerinin “açlık sınırında” olduklarını ortaya koyan tespitlerini dün vermeye başlamıştım. Devam ediyoruz:
“-Özellikle ek ders ücretleri olmayan araştırma görevlilerinin durumu içler acısıdır. Doktora bitirmiş bir akademisyen; hizmetliden ve mesleğe yeni başlamış memurdan biraz fazla; müezzin, polis, öğretmen, teknisyen vs. gibi memurlardan ise daha az maaş almaktadır. Oysa üniversiteden sonra bazen 10 yıl süren yüksek lisans ve doktora süreci maddî ve manevî olarak çok yıpratıcı ve külfetlidir. Doktorasını tamamlamış bir araştırma görevlisi kamuda çalışan eşdeğerinden 1000-1500TL düşük maaş almaktadır. Örneğin; 2014 Ocak ayında bir mühendisin maaşı 3647 TL olarak belirlenirken doktorasını bitirmiş bir mühendislik mezunu araştırma görevlisinin 2014 Ocak maaşı 2437 TL olacaktır...
-Araştırma Görevlileri ve Yrd. Doçentler sürekli sözleşme baskısı altındadır, iş güvencesi yoktur. Doktorası biten araştırma görevlileri maalesef yıllarca Yrd. Doçentlik kadrosu bekleyebilmektedir. Yayın kriterini sağlayanlar bekletilmeksizin gerekli kadrolara atanmalı, bu noktada bölüm, dekanlık ve üniversite idarecilerinin inisiyatifine terk edilmeleri engellenmeli[dir].
YÖK başkanımız her fırsatta daha çok doktorasını bitirmiş adama ve öğretim üyesine ihtiyacımız var demektedir. O hâlde neden mevcut doktor araştırma görevlileri bekletilmektedir? Doktorası biten arş. görevlileri de hızlıca yrd. doç. yapılmalı, bu çelişki giderilmeli ve daha fazla iş kaybı önlenmelidir. Maalesef rektörler sadece kendilerini desteklemiş, bir dahaki dönemde de destekleyecek veya ideolojik olarak kendilerine yakın birimlerdeki akademisyenlere kadro vermektedirler. Bu akademinin ruhuna, bağımsız üniversiteye ve YÖK başkanımızın da akademik özgürlük bildirgesine aykırıdır.”
Peki, ne yapılmalı? Talepler şöyle sıralanıyor:
“1. YÖK Başkanımızın dediği gibi Araştırma Görevlileri için ilk girişte taban maaş 4012 TL olmalı, Yrd. Doç, Doç. ve Prof. maaşları da en düşük akademisyen maaşı olan 4012 TL üzerinden kademeli bir şekilde artırılmalıdır.
2. Araştırma görevlilerinin görev tanımı yapılmalı, her işe koşturulmaları engellenmeli, sözleşme baskısı üzerlerinden kaldırılmalı, doktoraları bittikten sonra yıllarca Yrd. Doç. kadro beklemeleri önlenmelidir.
3. Sistem, daha fazla derse girmeye değil, ‘daha fazla ve daha kaliteli yayın yapmaya’ ve ‘daha az ve daha kaliteli ders vermeye’ teşvik etmelidir. Her hoca sadece uzmanlık alanlarıyla ilgili belli sayıda derse girmelidir. Bunun için de ders saati ücretleri makul bir seviyeye çekilmeli, zorunlu ders yükü azaltılmalı, akademisyenler bütün enerjilerini geçinebilmek için daha fazla derse girmekten kurtarılmalıdır. Böylece derslerin ve yayınların kalitesi dolayısıyla da mezun öğrencilerin de kalitesi artırılmış olacaktır. Bugün eve gelen bir elektrik veya musluk tamiri ustası 5-10 dakikalık basit bir iş için en az 20-30 lira işçilik ücreti alırken yardımcı doçent, öğretim görevlisi ve okutmanın 1 saat ders için aldıkları ücret ise sadece 9-10 liradır. Her iş kutsaldır ancak yıllar süren uzmanlığın karşılığı bu olmamalıdır. Bazen 1 saat ders vermek için 3-4 saat çalışmak gerekmektedir.”
Yabancı dille eğitim meselesine ve vakıf üniversitelerinin durumuna da geleceğim.