Ak Parti'yi korkutur mu?
Yeni parti kuracaklar, Ak Parti'yi korkutur mu? (Ak Parti derken, bir zat var, ötesi ve berisi yok. O zatın ismini parti yerine koyabilirsiniz.)
Abdüllatif Şener, 2009'da, her şey yolunda giderken, ortaya çıktı. Hazırlığı da yoktu, etrafı da... Netice alamadı.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun durumu farklı. Ülke dibe doğru inerken ortaya çıktılar. Öyle ki, Saray, kendisinden başka kimseye güvenmez oldu. Zamanında birlikte başarıya imza attıkları kim varsa uzağa düştü veya düşürüldü.
Kendilerinde "ilâhî" güç görenler, kimseyi umursamazlar. Ben varken, başkasına ihtiyaç duyulmaz, derler. O kadar güvensizler ki, kul köle olamayanların dışında kimseyi kabul etmezler.
En yakın akraba, para musluğunun başında. Güvensizliğin derecesini burada ölçebilirsiniz.
Ahmet Davutoğlu'nun dedikleri Karar gazetesinde ilk röportajın Ali Babacan'la yapılması düşündürücü. Acaba, "Biz herkese açığız; fikrimiz hür!" mü demek istediler? (Dolayısıyla A. Davutoğlu böyle mi düşünüyor?), yoksa "Ali Babacan eteklerindeki taşı döksün, bir görelim. Sonra Ahmet Davutoğlu gereğini yapar." mı, dediler? A. Davutoğlu cenahının olduğu iddia edilegelen gazetede, A. Babacan'a kapı açarak, "Birleşmeye hazırız." mı demek istediler? Tabiî Ali Babacan, bile bile mülakata razı olmuşsa, iki taraf arasında el altından görüşüldüğü manasını çıkarabiliriz. Bölünme ikisine de zarar. Halkın, "Ak Parti'nin gidişatını beğenmeyenler ortaya çıktılar, aynı teşhisi koyuyorlar ama, ihtiraslarını gemleyemiyorlar, 'ben' kavgasına giriyorlar." diyeceğini muhakkak düşünüyorlardır.
Abdüllatif Şener çıkışında eksik ne ise onunu tamamlamaları gerekir ki, burada en büyük engel, iç muhalefetin bölünmüşlüğü. Ayrı baş çekenlere kimse itibar etmez. Yeni parti içinde zaman kimin yükseleceğini kimin hâkimiyet sağlayacağını ve kimin etrafına çokluğu toplayacağını gösterecektir.
Çok seyrek ortayla çıkan Ali Babacan'ın "ağabeyi" Abdullah Gül, bu gazeteyi ziyaret etmişti. Biz mi yanlış biliyoruz. Asıl Abdullah Gül-Ali babacan ikilisi mi finans desteği sağlayan? Neyse... Kendilerini ilgilendiren mesele.
Ali Babacan'ın, ilk mülâkatında söylediği fazla bir şey yok. Hemen hepsi, yeni parti kurmak için yola çıkacakların idealize ettikleri sözler. Güçlü bir ekiple çalıştıklarını sık sık vurguluyor.
Ahmet Davutoğlu ile bir araya gelip gelmeyecekleri asıl soru idi. Cevabı şöyle:
"Biz Ahmet Bey'le 2003 yılında tanıştık. AK Parti kuruldu, daha sonra hükümet kuruldu, daha sonra tanıştık. Yakın dost olduk. İlmine saygı duyduğumuz bir insan. Ailecek yakın olduğumuz ve sevdiğimiz birisi kendisi. Ancak siyasetteki önceliklerimiz, izlediğimiz yöntem ve üslup oldukça farklı. Şu anda bizim geleceğe bakmamız gerekiyor ve tam anlamıyla bir ekip çalışması yapmamız gerekiyor."
A. Babacan'ın "Yöntem ve üslup oldukça farklı" derken neyi kastettiğini yakında öğreniriz.
Mülakatçılar entel takılınca, "Kürt meselesi" diyerek yücelttikleri etnikçiliği, HDP'li belediyelere "kayyım" tayinini sormazlar ve bekledikleri cevapları almazlarsa hiç olmaz. Ancak Ali Babacan, bu soruları da yuvarladı.
A. Babacan, sözü sık sık "adalet, özgürlük ve ekonomi"ye getirdi. Ama nasıl adalet, ama nasıl hürriyet, ama nasıl ekonomi? Bunları bilmiyoruz.