Adalet çürümüşse...
CHP'den Muharrem İnce de, yanında milletvekili arkadaşlarıyla zemin yoklamak için il il geziyor. Muhtemelen CHP Genel Başkanlığı'na aday olacak. Acaba onun önü de MHP'deki muhaliflerin önü kesildiği gibi kesilmek istenir mi? Olağanüstü kongre için yeterli üst kurul delegesinin imzasını toplasa, Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları mahkemeye koşarlar, abidik gubidik bir karar aldırıp kongreyi iptal ettirme yoluna giderler mi? Daha acınası hâl, R. T. Erdoğan'dan medet umarlar mı? Malûm mahkemeler artık Saray'ın ilgisi ve tesiri alanında.
Mevcut MHP Genel Merkezi, olağanüstü kongre vetiresinde Saray'a karşı çok dikkatli ve hatta saygılı bir dil kullandı. Yargıtay kararı kesinleştikten sonra, dilde yavaş yavaş değişikliğe gitti; ani çarkın yanlış anlaşılabileceği düşünülerek tenkit dozunu ayarlamakta biraz tereddüt edildi! Meselâ; Mevcut Genel Başkan, önce Yargıtay Başkanı'na sitem etti, Saray'la çay toplamaya gittiğini söyledi. Çünkü Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, olağanüstü kongre yapma kanuna uyundur, kararını tasdik ettiği, çay toplayıcı başkan da, "Karar kesindir!" dediği için.
Balgat'taki zat, eğer muhaliflerin keskin kılıcını ensesinde hissetmeseydi, bir twitter'dan, bir yazılı kâğıttan tozu dumana katardı. Hatta bir salı konuşmasını Saray-Adalet ilişkisine ayırır, söylemediğini bırakmazdı. Balgat biliyor ki, Saray, ipleri tamamen eline almış, üzerine gidilmemeli, şu muhalifler "def edilene kadar" yumuşak görüntü verilmeli! Türkiye'nin geldiği hâle bakın siz! Saray tartışmasız bir güç. Adalet'in kararı değil; Saray'ın işareti bekleniyor.
CHP'yi de göreceğiz. K. Kılıçdaroğlu ile M. İnce karşı karşıya geldiğinde Saray CHP'ye de müdahale eder mi? Şu zamanda neyin olabileceğini, neyin olamayacağını kestiremiyoruz!
Görünen o ki, CHP kaynayan kazan olmakla beraber, ortak noktaları Saray'a karşı tavırları. K. Kılıdaroğlu: "Yargı mensuplarının yürütme organı ile birlikte görüntü vermeleri hele hele alkışlamaları kabul edilemez. Hiçbir demokraside kabul edilemez." derken, M. İnce, daha ileri gidiyor: "Ey Recep Tayyip Erdoğan! Uğraşma şu savcılarla, mahkemelerle. Ben Reza Zarrab'ın da senin de yerli ve millî mahkemede yargılanmanızı istiyorum. Düştüğümüz duruma bakın, Amerikan mahkemelerinden adalet arar duruma geldik. Genelkurmay Başkanı nikâh şahitliğinde, yargının tepesindeki insanlar çay topluyor. Yargı dip yapmış, güven yüzde 20'lerin altına düşmüş onlar ben partiliyim diyen bir Cumhurbaşkanının peşinden koşuyorlar."
Yüksek mahkeme başkanlarının R. T. Erdoğan'ı alkışlamaları karşısında küçük dilini yutmuş bir isim daha var: Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç.
Haşim Kılıç, mahkeme başkanları için: "Yeterince adaletli olamıyorlarsa bile adaletli görünmek durumundadırlar." diyor ve ABD'yi örnek veriyor:
"Cumhurbaşkanı her seferinde, partisi ile resmî olarak ilgisini kestiğini, gönül bağının sürdüğünü söylüyor. Başbakan gibi muhalefeti eleştiriyor. Yargı organlarının başkanlarının bu tür seyahate gitmeleri fevkalâde yanlıştır. Kuvvetler ayrılığının en iyi uygulandığı ülke Amerika'dır. Başkan salona girdiğinde yargıçlar asla ayağa kalkmazlar, konuşmasının sonunda da asla alkışlamazlar."
Böyle ülkemiz nereye varır! Adalet çürümüşse, Türkiye çürümüştür; kolay yutulur.