Acil durum politikası şart
Ne yapacakmış bizim geleceğin onda birini göremeyen başbakanımız? “Sıfır sorun”la başlayıp, tam teslimiyet ve afallama politikasının mimarı olan Dışişleri Bakanını Kuzey Irak’a gönderip diyecekmiş ki: “Kürdistan’ı unutun.”
Gazetenin birindeki manşet böyle söylüyor.
Eee?
Bu durumda Barzani bakacak ki Tayyip Erdoğan Kürdistan’ı istemiyor, “tamam unuttuk bile” diyecek ve Türkiye rahatlayacakmış.
Öyle ki bizim anlı şanlı “van münitçi” başbakanımız, “biz Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt yapılanması istemiyoruz kardeşim,” diyecek ve “gerekirse yok ederiz” diye açıklayacak, bunun üzerine “ayy çok korktuk vallahi teslim oluyoruz, sakın yapmayın ha” diyecek Suriye’nin kuzeyini ele geçirenler.
Böylece Kuzey Suriye’deki PKK yönetimi MİT’in başbakanlık adına görüştüğü terörist başının resimlerini sokaklardan kaldıracak.
İşte sana “mışlarla” dolu dış politika masalı.
Bu masalın bir benzerini hatırlayın lütfen.
Hani Kuzey Irak’ta kırmızı çizgilerimiz vardı. Oraya kimseyi dokundurtmazdık. Barzani de kimdi. Bir çapulcuydu. Onu biz bakıyorduk. Pasaportu bile bize aitti.
Sonra?
Sonra Barzani’yi kırmızı halılarla karşıladılar.
Bölgesellik Başbakanını Türkiye’ye gönderdi. Bizimkiler özel muamele ile karşıladılar.
Kırmızı çizgi falan kalmadı.
Türkiye’nin önemli iş adamları Irak’ın Kuzeyini kalkındırmak için elinden geleni yaptı ve halen daha yapıyor.
Irak devletini hiçe sayıp özerk bölge yönetimiyle doğrudan anlaşma yaptık. Petrol almaya başladık. Adamlar bizim uçaklarımıza el koydu.
En son açıklamaları hatırlayın.
Barzani ile el ele verecek, PKK’lıları dağdan indirecektik.
Özal döneminde başlayan 36 ve 42’inci paraleller arası uçuşa kapatıldıktan sonra başlayan süreç, bütün açıklığı ile zamana yayılmış BOP projesinin en önemli stratejik hedefi olarak hiç aksatılmadan yürütülüyor.
Her seferinde “Türkiye’nin düşmanı PKK’dır” diyen ve karşı olduklarını söyleyen Amerika, bir taraftan Türkiye’yi yönetenlere “arkanızdayız, sizinleyiz, saldırıları kınıyoruz. Alın size heronlar. Olmadı başkaları, hatta az biraz istihbarat” diyor, ancak öte yandan da Suriye ve Irak’ın kuzeyindekilere elinden gelen desteği veriyor. Kuzey Irak’ta yeşeren bir devlet zamanla Suriye’nin kuzeyinde de filizleniyor.
Amerika’nın bu ikili politikası sayesinde ortak bakanlar kurulu yaptığımız Suriye durup dururken kan gölüne döndü. Bir de baktık ki “Arap baharı” Suriye’de etnik unsurların baharına dönüşmüş. PKK güney sınırımızda devlet kurmuş, özerklik istiyor.
Sınırın karşı yakasında akrabası olan Türkiye’dekiler gelecekte nasıl davranacaklar bilemiyoruz. “Biz akrabalarımız gibi değiliz. Siz onları kırıp dökerken bizim gıkımız çıkmaz” deyip de Türkiye’nin bütün kazanımlarını on yılda tüketme noktasına getiren başbakanımızın olası bir müdahalesine sessiz mi kalırlar onu da bilemiyoruz. Önümüzde ap-açık bir hakikat var ki Türkiye, AB ve ABD politikalarıyla aldatılmış, ülke bütünlüğü tehlikeye girecek duruma getirilmiştir. Bundan sonrası ancak Mustafa Kemal politikasıyla düzelebilir. Bunun yolunu Yurt Partisi Genel başkanı Sadettin Tantan açıkladı. Parti çıkarlarını bırakıp, milli bütünlük/kuvay-i milliye politikasını öne çıkarmak. Eğer Türkiye başbakanı gerçekten bu ülkenin bütünlüğünü istiyorsa acil durum budur.