Abdullah Gül 'iç muhalefet'in sesi mi?
Önce şunun altını çizelim... Abdullah Gül Ak Parti'nin kurucu unsurlarının başında gelir. Ak Parti'nin kuruluş serencamını incelerseniz, menzil taşlarını dikenin Abdullah Gül olduğunu görürsünüz. "Günahları" yok mu? O kadar çok ki... Mevzu başka.
A. Gül'ün son zamanlardaki "çıkışlarını" dikkate almalıyız. Hususiyetle "çıkışları" diyorum... A. Gül bile bile konuşuyor.
Oldum olası komplo teorileri beni huylandırır. (Huylanmak: Şüpheye düşürmek; rahatsız etmek. Gıdıklanmak anlamı da vardır. Yozgat ağzı.) Hiç girmem de... Ama Türkiye'ye yönetenler, "üst akıl"dan girip "alt akıl"dan çıkıyorlar. Neyi kastettikleri belli değil. Menfî hâllerde bütün suçu "üst akıl"a yükleyip, başlarını kuma gömmeye devam ediyorlar. Tabiatıyla ortalık onlar için güllük gülistanlık.
Bir önceki cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bahçeşehir Üniversitesi'nde bir toplantıya katılıyor. Tarih: 3 Kasım 2017. Daha 13 gün önce.
A. Gül, "komplo teorileri" ile akıl arasında bağ kuruyor:
"Türkiye söz konusu olduğunda dünyanın birçok yerinde Türk düşmanı ve Müslüman düşmanı mihraklar, çevreler hep var, bunlar muhakkak var. Eğer her şeyi komplo teorilerine bağlamaya kalkarsak o zaman da o ülkeleri yönetenlerin hiç mi akılları yokmuş sorusunu sormamız gerekir. Allah herkese akıl vermiş. O ülkelerin yöneticilerinin, liderlerinin, sorumluluk taşıyanlarının hiç mi aklı yokmuş diye sorgulamamız gerekir."
Buradan şu neticeyi çıkarabiliriz: Ey Saray ve çevresi! "Üst akıl" deyip durmayın. Kendi aklınızı kullanın ve taşları yerli yerine oturtun!
Aşağıdaki sözleri açık açık Saray'a göndermedir:
"Bir ülkenin mutlu ve güçlü olabilmesi için şüphesiz ki güçlü bir demokrasisinin, güçlü bir ekonomisinin olması ve çok sağlam doğru bir dış politikanın muhakkak ki yürütülmesi gerekir. Eğer bir ülkede bunlar söz konusu değilse o ülkede karışıklıklar olur, bir ileri gidersiniz bir geri gelirsiniz, zaman büyük mücadelelerle geçer ve gider. Onun için demokrasi dediğimde, hukukun üstünlüğü dediğimde evrensel standartlarda almamız lazım. Temel insan hakları, bütün bunların garanti altına alınması bir ülkedeki huzurun birinci şartıdır. Dış politikada da bu böyledir. Dış politikasının güçlü olabilmesi için bir ülkenin önce evinin içinin düzenli olması lazım. Evinin içi düzenli olmayan bir ülkenin çok güçlü bir dış politika güdebilmesi mümkün değildir. Onun için hep derler 'Foreign Policy starts at home', yani dış politika önce evinde başlar. Evin içi dediğimde sağlam bir siyasi yapı, kuvvetler ayrılığına bağlı demokratik bir sistem, hukukun evrensel şekilde eşit uygulandığı bir hukuk düzeni, güven veren, ayrım yapmadan sadece haklı ve haksız ayrımı yapan temel hak ve özgürlüklerin evrensel anlamda garanti altına alındığı bir ülke kastediyorum. Şeffaflık, hesap verebilirlik, iyi yönetişim ('Good Governance') dediğimiz ilkelerin geçerli olduğu bir ülkenin dış politikası da muhakkak ki güçlü olur." (www. abdullahgul.gen.tr ).
A. Gül, Saray'ın alınganlık göstereceğini bile bile bu sözleri sarf ettiğine göre, nereye varmak istiyor?
Ya tarihe düşüyor, "Ben ikaz etmiştim." demek istiyor ya da alttan alta iç muhalefet yürütüyor.
Zaman çok şeye gebe!