Abdülhamit İbn Haldun'u bile yasaklamıştı!

"Müstebit Abdülhamit" tartışması, R. T. Erdoğan üzerinden yürüyor. R. T. Erdoğan, kendisine en ufak söz edeni hemen karakola, oradan savcılığa, daha ötesi mahkemeye çekiyor. 160 binden fazla soruşturmadan bahsediliyor. Abdülhamit''te bile bu kadarı görülmemiştir! (Bir tarihte Abdülhamit evrakının birçoğu elimden geçti! Bilirim.)

II. Abdülhamit, siyasî İslâmcı kanadın idolüdür. Stratejik olarak "İslâm birliği"ni öne çıkarıyordu.

Siyasî İslâmcılara sorarsanız, İttihatçılar, iç ve dış düşmanlarla iş birliği yaptılar, Abdülhamit''i indirdiler.

Tarihin akışı değişmiyor. Abdülhamit''e tahttan indirilişini tebliğ için gidenlerin içinde kimler vardı? Biri Emanuel Karasu idi. Selanik Yahudisi. Tamam işte. Gâvurla iş tuttular! (Ama unutmasınlar Emanuel Karasu aynı zamanda Abdülhamit''in jurnalcisiydi!)

Abdülhamit sonunda Selanik''e Alatini Köşkü''ne gönderildi. (Onun gazabı mı desem, Selanik''te beni buldu! Alatini Köşkü''nü arıyordum. Bir binayı benzettim. Fotoğrafını çekerken gözaltına alındım!)

Abdülhamit sansürcü. Buna itiraz yok. Sansürcü olan aynı zamanda müstebittir. Her yerde jurnalcileri var.

Mehmet Akif''in Abdülhamit hakkında söyledikleri çok ağırdır:

"Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdâd / Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd! / Diyor ecdâdımız makberlerinden: Ey sefil ahfâd, / Niçin binlerce ma''sûm öldürürken her gelen cellâd, / Hurûş etmezdi, mezbûhane olsun, kimseden feryâd?"

Ekşi Sözlük''te bir başka şiiri verilmiş ve altında şu not düşülmüş:

"Vay be!.. İstibdat döneminde bile şimdikinden daha özgürlükçü bir ortam varmış. Mehmet Akif aynı şiiri bugün yazsa çoktan Silivri''yi boylardı. Kızıl Sultan bile Reis''in yanında hoşgörü abidesi gibi kalırmış anlaşılan."

Abdülhamit''in, itiraz edilemeyecek tarafları da var. Onun için ısrarlılar. "Padişah" yüceltilecek ki, Mustafa Kemal''in neyi değiştirdiği görülsün ve herkes Mustafa Kemal''e buğz etsin.

Vahîdettin İngilizlere, aman beni alın buradan gideyim, dediği ve İngiliz gemisine binip gittiği için onun hakkında fazla övgü düzemiyorlar. Ama bir yönüyle hep hatırda tutmak, akla "temiz" bir isim yazmak istiyorlar.

İstanbul''da başka mekânlar yokmuş gibi, Vahîdettin''in köşkünü onarttılar, cumhurbaşkanlığı makamlarından biri yaptılar. Sırf ismi benimsetmek için. Başka ne olabilir?

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Abdülhamit''in Karagöz''ü bile yasakladığından bahseder:

"Bu dönemde çokça başka aksaklık da vardır. Örneğin sansürle ilişkili olanlar... Sansür komitesinin saçmalıkları bazı halde padişahı bile kızdıracak dereceye çıkmıştır.

Sansür, dışarıdaki ve içerideki Türk basınına karşı etkili biçimde uygulanıyordu. Doğa bilimleri, felsefe ve filolojide, coğrafyada atılım yapan Osmanlı biliminin, sosyal bilimlerde yerinde saymasında sansürün de payı vardı. İmparatorluğun genç nesli politik anlayış yönünden dünyanın gerisinde kalmıştı. İstanbul''da ortaoyunu hatta Karagöz''e kadar sansür ve hafiyeliğin etkisi vardı. Ama İstanbul dışına çıkıldığında bu tedbirler zayıflıyordu. Selanik''in aydınları İstanbul''dakinden daha çok nefes alıyordu ama İstanbul boğuluyordu." ( "2. Abdülhamid''i gerçekten tanıyor muyuz?", Hürriyet, 25 Eylül 2016)

Abdülhamit, İbn Haldun''un Mukadime''sinin okunmasını yasaklamıştır. Daha ötesi var mı?

R. T. Erdoğan, İbn Haldun Üniversitesi''nin açılışında, "Bu millete en büyük zulmü bağrından çıktığı toplumun değerlerine düşman, yasakçı, baskıcı Jakobenler yapmıştır. Bu böyle bilinmelidir." demişti.

Tamam, yasakçılar vardır. Ama daha gerilere de gitmesi, tarihi gerçekçi değerlendirmesi gerekmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları