ABD’nin bizimle derdi ne?!
ABD deyince İsrail’in uydusu bir devletten bahsettiğimizi bilin. Kimse inkâr etmesin, başka yöne de çekmesin, beni de “Yahudi düşmanlığı”yla suçlamasın. “İnsan” bizim canımızdır. Yahudi, Arap, Müslüman, Hristiyan ayırmayız. Gönlümüz bir tarafa yatsa dahi, haklı kimse onun yanındayız.
Ne yazık ki, Ortadoğu’da, canlar gidiyor. Filistinler için de aynı, Yahudiler için de aynı. Ama bir devlet, katliam yaparsa, bunun adı başka olur. İsrail, bir devlet ve devlet olarak katliam yapıyor. Bu katliama İsrail uydusu ABD ve bu uydunun uzantıları Avrupa devletleri kayıtsız şartsız destek veriyor.
ABD, öteden beri Türkiye’ye düşmanlık güdüyor. Kuzey Irak’ta Barzanîciler, Talabanîciler, PKK ve uzantıları el üstünde. Talabanîciler ve Barzanîciler, ABD için (hâliyle İsrail için) Araplara karşı bir denge. Araplar İsrail’e homurdansalar hemen bir gaile açtırıyorlar.
Irak’a neden savaş açıldı? Hem de iki defa. Hâlbuki 1980’li yıllarda İran’a karşı savaşan Irak’a her türlü desteği vermişlerdi. 1988’de, sekiz yıllık İran-Irak savaşı bitti. Tavır değişti. Saddam, Osmanlı zamanında Basra Vilâyeti içindeki Kuveyt’i, Basra bizdeyse, Kuveyt de bizde olmalı diyerek işgale kalkışınca ABD, Irak’a komşu diğer Arap ülkelerinin de desteğini alarak Birinci Körfez Harekâtı’nı başlattı (17 Ocak 1991-28 Şubat 1991).
Bu harekâtta, üzerinde durulması gereken bir husus, Saddam’ın, İsrail’i savaşa sokmak istemesi. Irak’tan füze yolladı. Karşılık bekledi ama ABD’nin telkiniyle İsrail karşılık vermedi. Karşılık verseydi, savaşa dâhil olsaydı, ABD’yle birlikte Saddam’ın üzenine giden Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan liderleri, halklarının korkusuyla aradan çekilmek mecburiyetinde kalacaklardı.
Arap ülkelerde liderleri bir tarafa; halkın nezdinde Yahudi deyince “düşman” akla gelir. Arap ülkelerinin hemen hepsinde Yahudilerin Filistin’den sürdüğü pek çok göçmen yaşamaktadır. Bu göçmenlerin içinde vatan aşkı kor gibi yanmakta, bu yangın etrafını da ateşlemektedir.
İkinci Körfez Savaşı’nın ardından ortaya çıkan Çekiş Güç meselesine girmeyelim şimdi. Can sıkıcı.
Irak’a, 20 Mart 2003’de, “kitle imha silahları” üretildiği iddiasıyla ikinci defa girildi. Bu giriş 15 Aralık 2011’de resmen bitirildi ama Irak’tan ABD askerleri tamamen çekilmedi.
Irak bir devletse, ülkesinde, silahlı gruplara, bu grupları destekleyen yabancı askerlere izin veremez.
ABD, Irak’ta, Saddam’dan sonra her an dağılmaya yüz tutacak bir hükûmet sistemini, PKK uzantılarının da işine yaracak şekilde kurdurdu. Kendisi de yine Irak’ta bir tarafa konmuş, olup bitenleri seyrediyor.
Biz ikide bir Irak’a giriyoruz, terör yuvaların bomba yağdırıyoruz. Diyelim ki, Irak’a kasteden örgütler Türkiye’de yuvalanmışlar, sınırı geçip Irak güçlerine saldırıyorlar. Mümkün mü?! Bizi geçelim, gücü olan, ülke birliğini sağlamış hangi ülke buna izin verir?
ABD Irak’ta öyle bir sistem kurmuş ki, bu ülkenin onması, gelişmesi mümkün değil. Gruplar sürekli birbirlerine tavırlı. Şiîlerin, Etnikçilerin ayrı ayrı orduları bile var.
Suriye darmadağın. Belli bölgeler bizim elimizde ve yine ABD, PKK’yı kucağına almış, oradan oraya taşıyor. SİHA’mızın düşürülmesi, ABD’nin bize, “Fazla ileri gittiniz. PKK bizim ordumuzun uzantısı... Durun burada!” ihtarıdır.
ABD, Ortadoğu’da, sadece ve sadece İsrail için var. Uçak gemileri göndermesi, İsrail’e karşı diğer Arap ülkelerinin, İran’ın harekete geçmesine karşı gözdağıdır.
Bir gözdağı da bize... “Bugün SİHA’nı düşürdük, yarın uçağını düşürürüz. Ayağınızı denk alın. Zaten sizin de gönlünüzde Filistin yatıyor. Gönlünde Filistin yatan herkes düşmanımızdır.” demeye getiriyor. (Devam edeceğiz)