ABD'de sular durulur mu?
Trump seçimi kaybetmeyi bir türlü kabullenemiyor. Trump ki, Siyonistlerin el üstünde tuttuğu, kendisine danışman yaptığı Yahudi asıllı damadına Ortadoğu'da lobi kurdurduğu, âdeta İsrail için soluk alıp verdiği, Arap ülkelerini İsrail'e yaklaştırdığı hâlde yenilgisi manidar değil mi?.
ABD'de Evangelistler etkilerini yitiriyorlar, diyebilir miyiz?
Diyemeyiz... Trump gider, Biden gelir... Kim gelirse gelsin, Ağlama Duvarı'a kippalarıyla (başları üstünde küçücük şapka) dünya âleme kendilerini gösterecektir. Bu gösteri, "Siz ne derseniz o olur." manasına gelir.
Şunu da düşünebiliriz... Biden'la oturup pazarlık yapmışlardır. Biden, Siyonistlere Trump'ın verdiğinin de fazlasını verecektir.
Trump halkı sokağa döktükten sonra belki de azledilecektir. Belki mahkemeye çıkarılacaktır.
ABD'de ilk defa Kongre Binası kendi halkı tarafından basılıyor ve bu baskında dört gösterici hayatını yitiriyor. 1814'de de İngilizler saldırmışlar, Kongre Binasını ve başka devlet dairelerini ateşe vermişlerdi ama, o İngilizler halktan değildi, İngiltere'nin askerleriydi. Bir savaş içindeydiler.
***
Robert Kolej/Boğaziçi Üniversitesi ile ABD arasında sıkı bağ vardır.
Misyonerler, Türkiye'de azınlıkları daima bir çıkar kapısı görmüşlerdir. "Iskalanmış Barış" kitabında bunu İsviçreli araştırıcı Hans-Lukas Kieser çok açık yazmıştır.
Robert Kolej, ABD'li misyoner Cyrus Hamlin'in çabasıyla 1860'ta kuruldu. Hatıralarını yayınlayan Hamlin "Ermeni ırkı Türkiye'ye giriş vasıtası olacak açık bir kapıdır." der.
Osmanlı anâsırından Hristiyan tebaa çoklukla misyoner okullarında yetişmiştir. Bariz örnek Bulgaristan'ı kuran kadro... Misyonerler elbette bunları ayrı devlet kurun diye işlememişlerdir ama, beyin yıkama ameliyesini ustalıkla yapınca ister istemez, zihinde Osmanlı'dan ayrılmak, ayrılmanın ötesinde mümkün olduğu kadar Osmanlı'yı zayıflatmak, giderek Türk'e tavır almak fikri yerleşiyor.
Geçmişte Robert Kolej'in üniversiteye dönüştürülmesi tartışılmış, kamuoyu ikiye bölünmüştü. ABD atom reaktörü vermek için üniversite açmayı şart koşuyordu. 1954'ten 1971'e kadar tartışmalar sürdü gitti ve sonunda parça parça üniversite kuruldu.
Kendisi de Robert Kolej mezunu siyasî tarihçi, Prof. Dr. Baran Duran şu değerlendirmede bulunur:
"Aslında Robert Kolej ile Boğaziçi Üniversitesi'nin çizgilerini, özellikle 1960 sonrasında ayrıştırmak lâzım. Zira Robert Kolej ülkemizdeki diğer yabancı okullar gibi misyonerlik faaliyetini de içine alan çok amaçlı bir öngörüyle ABD tarafından kurulmuştu. Tamamen Ermeni milliyetçiliğini kışkırtmak hedefiyle açılan Tarsus Amerikan veya Merzifon'daki kolejle kıyaslandığında belirli bir topluluğu Osmanlı devletine karşı ayaklandırma amacı gütmediği için Robert Kolej'in, diğer örneklerle karşılaştırıldığında daha masum bir Amerikan okulu sayılabilir. Robert Kolej denilince, daha çok kolejin Anglo Sakson mizacını, kendi özgürlük politikaları doğrultusunda kullanan azınlıklardan bahsetmek lâzımdır. Burada Bulgarları kastediyorum. Kolejin açılışını takip eden yıllarda sürekli arttırılan Bulgar öğrenci kotası, okulda özerk bir Bulgar kimliğinin oluşmasına neden oldu. Daha sonra klibe dönüşen bu ekip ve ardıllarının Bulgar bağımsızlık mücadelesine yön verdiği gözlemlenir."
Devam edeceğiz. Yarın kitap günümüz. Sonra...