A. Gül’ün fâhiş hatası
Çankaya’da oturan zat keyfî hareket edemez; ben yaptım oldu, diyemez. Bu milleti temsil ediyor. Türk halkının hassasiyetlerini gözetmek, Anayasa ne diyorsa onu uygulamak zorundadır. Ne Anayasa’nın ve ne Türk Ceza Kanunu’nun herhangi bir maddesinde, Türk insanı dilimlenmemiş, farklı etnik gruplara ayrıştırılmamıştır. Bölücüleri cesaretlendirecek hiçbir harekete Cumhurbaşkanı imza atamaz.
“Apo’yu özledik’85” diyen, sırf PKK paralelinde düşündüğü için ismi öne çıkan, sanatı tartışmalı birine Cumhurbaşkanlığı makamından Büyük Kültür ve Sanat Ödülü tevcihi Türk milletine hakarettir. Her şey bölücülerin, yıkıcıların, ayrıştırıcıların lehine... Bu ödülü verenin bu dünyada yakasına yapışamam ama öbür dünyada elim yakasındadır!
Zat-ı âlîleri “millî görüş” ekolünden gelmiştir... Az biraz Tük Ocakları’nı da tanımıştır. Türk Ocakları’nı tanıdığına göre, kahir ekseriyetin önceliklerini bilmemesi mümkün değildir. Nedir sıkıntı? Öcalan-Erdoğan dayanışmasına yardım etmek mi? Yeniden cumhurbaşkanlığına aday olunca, PKK/BDP/HDP desteği sağlamak mı?
Yağmur Tunalı, bahsettiğim gibi, bir sanat ve edebiyat adamıdır. Yaşayan en güçlü şairlerdendir. Onun değerlendirmesini veriyorum:
“Gün geçmiyor ki, ’Bu kadar da olmaz!’diyeceğimiz bir şey olmasın. Fakat bu defaki akıllara durgunluk verecek cinsten: Ahmet Kaya’ya müzik dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü verildi. Yanlış duymadınız: ” Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü “.
Buna ne diyeceksiniz? Neresini düzelteceksiniz?
Devlet ödüllerinde kıstaslar bellidir. Bilenler bilir, bütün dünyada devlet ödülleri akademik musikiye verilir. Bizim ödül yönetmeliğinde bu konuda net bir ifade olmasa da, genel kabulün böyle olduğu açıktır. İstisnâî durumlar dışında, popüler kategoriler devlet çapında ödüllendirilmez. Önce bunu hatırlatalım.
Sonra, Ahmet Kaya için daha başka şeyler söylemek gerekir: Bir piyasa şarkıcısıdır. Türkçesi problemlidir. Kurallar ne kadar sündürülse, ne kadar uzak yorumlara gidilse de bu zatın durumunu ödüle uydurmak mümkün değildir. Diğer taraftan akademik musikiye mensub olsa da, böyle birine ödül verilmesi, en hafifinden akıl tutulmasını aşan bir gaflet olur. Adamın ne dediği ve ne ettiği bellidir. Yine hatırlatalım: Kendisine sövene alkış tutan devlet örneğine dünyada pek rastlanmaz.
Dikkatten kaçan bir diğer çarpıklık da şuradadır: Bir hüküm değildir; yazılı bir hüküm değildir; ancak, bu ödüller yaşayanlar içindir. Eğer bu dünyadan göçmüşlere verilecekse, bu ödülü alacak son on yıllarda giden onlarca büyük bestekâr, hânende, sâzende sayabiliriz. Onların hakkı gasp edilmiş, sağlıklarında gösterilmeyen vefa bir defa daha ağırlaştırılmış olarak esirgenmiştir. Gerçi, onlara bir teselli nasîbi de isabet etmiştir: Ahmet Kaya’ya ödül verildiğini görmemekle, yaşayanlara göre daha bahtiyar oldukları düşünülebilir. Yaşayanlardan, Necdet Yaşar, Niyazi Sayın’dan tutun da senfonik müzik mensuplarının çektiği azabı, yakınlarında bulunanlar bilir. Bir devlet bu fâhiş hatayı yapma hakkına sahip değildir.”
Y. Tunalı’nın açıklamaları burada bitmedi... Yarın devam.