6'lı Masa'ya güvenmeli miyiz?

Gitti gidecek derken 6''lı Masa tabir yerinde ise tam anlamıyla kalıcılaştı. Yetmedi, eğer devam edip bir de seçimi kazanırsa, Türk siyasal tarihine adlarını altın harflerle yazdıracaklar.

Niye?

Çünkü bir devri sona erdirip yeni bir devir başlatacaklar.

Türkiye''de AKP-MHP ortaklığı çerçevesinde 2018''den bu tarafa yürüyüp gelen iktidar, gün geçtikçe, siyasal alanı genişletmek yerine daraltıyor. Şimdi şu anda seçim sürecine girdiğimiz bir gerçek. Lakin AKP, hukuka ve demokrasiye rağmen rakipleriyle eşit yarışa girmekten hoşlanmıyor.

Ne yapıyor?

Meselâ seçim afişlerini astırmıyor. Asanları kaldırıyor. Partili cumhurbaşkanı hepimize ait olan devlet imkânlarını kullanırken, rakipleri kullanamayacak. Bu tahammülsüzlüğün yansımalarını şimdiden görüyoruz. Babacan''ın ekibine Denizli''de miting afişlerini, duyuru ilanlarını astırmamışlar.

Bu ne demek?

Biz korkuyoruz demek.

Seni halk duymasın demek.

E, devletin televizyonları dâhil zaten bir ambargo var, bir de afiş, pankart astırmazsan ne anlama gelir? Kokmak anlamına gelir.

6''lı Masa, şikâyetlerin aksine, parlamenter sistemden korkulmayacağının ve koalisyonların kötü olmayacağının en iyi örneğini yaparak yaşayarak vermekte. Türkiye geçmişte, çabuk yıkılan ve hükümet krizlerine neden olan koalisyonlar dönemi yaşadı. Haliyle bu dönemi hatırlayanlar, "Gene mi aynısı olacak" diye, Tek adam yönetimine, "istikrarlı" sanarak sıcak bakıyor. Hâlbuki istikrarlı sanılan iktidar sürecinin, en büyük istikrarsızlık olduğunu yaşadığımız ekonomiden biliyoruz.

Türkiye, tarihinde görmediği en büyük enflasyon ve yoksullaşma ile karşı karşıya.

Türkiye, döviz üzerinden en büyük borçlanma ve faiz verme sürecini yaşıyor.

Türkiye, kara para aklamakla suçlanıyor ve OECD raporlarına göre gri listede.

Türkiye, parlamenter sistemde ne kazandıysa, Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine girdikten sonra bunların hemen hepsini kayıp etmiş bir ülke olarak varlığını sürdürüyor. Millî gelir 12-12,5 milyon dolara çıkmışken, 7-8 milyon dolara geriledi. Ekonomide, dünyanın ilk 20''sindeyken, şimdi 22''sine düştük. Kısaca ilerlemek yerine geriliyoruz.

Partili cumhurbaşkanlığı, demokrasi yerine otoriterliği getirdi.

Hak aramayı zorlaştırdı.

Demokratik hakları, anayasal güvenceleri kayıp etme noktasına geldik. Yürüyen öğretmen, evi yıkılan halk, arazisine mahkeme kararı olmasına rağmen iş makineleriyle girilen insanlar, kendini savunamaz oldu. Karşılarına polis ve jandarmayı diken iktidar, devlet gücünü pek çok kere yasaları hiçe sayarak uygulamaktan çekinmiyor.

Zeytin ağaçları bile yönetimden rahatsız.

İktidara yakın müteahhitlerin çoğu, yüksek gelirler elde etmelerine rağmen vergi ödemekten muaf tutuluyor. Vergi adaletsizliği, vergi yükümlülüğü, dolaylı vergilerle halka, gelir vergisiyle çalışanların üzerine yüklenmiş durumda.

İşte bu ve çok daha köklü ve derin sorunlar, Türkiye''yi çöküşe doğru götürmekte. Siyasal istikrar, tek başına, otoriter bir güce dönüştüğünde toplum katmanlarında derin yıkımlara neden oluyor. Bunu, Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte yaşayarak görmekteyiz.

İşte bu sebeple Türkiye''yi düzlüğe çıkaracak, "oh be" dedirtecek siyaset adamlarına ihtiyaç vardı. O ihtiyacı, 6 siyasi parti bir araya gelerek, hem tartışıyor ve hem de komisyonlar marifetiyle çözüm üreterek ülkenin geleceğine umut olacak çalışmalarla karşılamağa çabalıyor.

Geçtiğimiz günlerde 8 saat süren liderler toplantısı ve alınan kararlar, sürdürülen istikrarlı çaba, alt komisyonlarda oluşturulan çözüm odaklı tartışmalar, kim ne derse desin, geleceğimiz adına umut verici, şişirme olmayan, üzerinde düşünülmüş, emek harcanmış görüşler olarak karşımıza çıkacaktır.

Başardıklarında, başta yolsuzluklar olmak üzere çok şey duyup göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları