60 yaş üstüne Twitter'dan ulaşamazsınız!
Koronavirüs salgını hızla artırıyor. Ancak virüsle birlikte artması gereken bir şey daha var; o da tedbirlerimiz. Devletin şu an izlediği politika "yasak" üzerinden değil, onun yerine "uyarılar" üzerinden sosyal izolasyonu sağlamak ve böylece virüsün yayılmasını mümkün olduğunca yavaşlatmak yönünde.
Yani şu anki politikaya göre, işin büyük bir kısmı bizlere düşüyor. Düşüyor da…
Bize yüklenen vazifeyi yalnızca birimizin, onumuzun, yüzümüzün yapması yetmiyor.
Sağduyu ve sorumluluk hepimizin birbirinden en büyük beklentisi.
Ancak bunu sağlayacak duyarlı ortamı oluşturmak için de durumun ciddiyeti, gidişatı ve vatandaşlarca yapılması gerekenlerin neler olduğu hususlarında daha etkili bilgilendirmeler yapılması gerekiyor.
Şöyle ki…
Günlük vaka sayısı, ölü sayısı ve zannedersem gelen tepkiler üzerine yeni açıklanmaya başlanan test uygulanan kişi sayısı bilgilerini, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca Twitter üzerinden açıklamayı tercih ediyor. Virüs açısından en çok tehlike oluşturan 60 yaş üstünü, tivitleriyle uyarıyor.
Ancak 65 yaş ve üstü, sosyal medya kullanımında yüzde 1-2'lik kesimi oluşturuyor.
50 ile 64 yaş aralığı da aktif bir sosyal medya kullanıcısı değil. Hatta, Türkiye'de 35 yaş sonrasında yaş arttıkça, sosyal medya kullanımı ciddi oranda azalıyor.
Madem, tehlikeyle en çok karşı karşıya olan yaş aralığı 65 yaş üstü, o halde en çok bilgilendirilmesi gereken grup da onlar değil mi?
Kaldı ki, bir vatandaşın ilk elden bilgiyi edinebilmesi için illa sosyal medya kullanıcısı mı olması gerekiyor?
***
Bu noktada sosyal medya yerine, televizyon kanalları, özellikle de devletin kanalı olan ve her türlü televizyon platformunda yer alan TRT üzerinden yapılacak bilgilendirme yayınlarının çok daha etkili olacağı kanaatindeyim.
Prime time denilen, televizyon izleyici sayısının en fazla olduğu saat aralığında gösterilecek belki yarım saatlik bir yayın ile vaka sayısı, ölüm sayısı, uygulanan test sayısı, son durum üzerinden alınan yeni önlemlerin neler olduğu, halkın ne yapması gerektiği hususlarında gereken bilgilendirmenin yapılması düşünülebilir.
Sayın Bakan, yine Twitter'dan açıklama yapmaya devam etse de Bakanlık tarafından hazırlanan günlük kısa bir raporun televizyon ekranından duyurulmasının, virüse karşı savaşta etkili olacağı açıktır. Zira neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmediğimiz müddetçe, bu savaştan galip çıkmamız oldukça güç.
***
Anadolu'daki şehirlerde, özellikle de küçük ilçelerde, meselenin ciddiyetinin anlaşılamadığı yönünde çokça şikâyet var.
Eğitim seviyesinin düşüklüğü, virüs hakkında yeterince bilgiye sahip olunmaması, hastalığın daha oralara sıçramadığı ve yalnızca İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde görüldüğü düşüncesi gibi sebeplerle halkın sosyal yaşantısına aynen devam ettiği yönünde haberler alıyoruz.
Hala evlere yapılan komşuculuk ziyaretleri, Bakanlığın uyarılarına ve para cezası uygulamasına rağmen yapılan asker uğurlamaları görülüyor.
Bu husustan oldukça şikayetçi olan ve aile büyüklerinin sağlığından endişelenen bir arkadaşım, küçük yerlerde (geleneksel ama) etkili bir yöntem olan "anonsların" faydalı olabileceğini söyledi. Gerçekten de cenaze ve düğün gibi duyuruların yapılması için kullanılan anonslar, bu defa devletin "evde kal" çağrılarını duyurmak için kullanılabilir.
***
Ayrıca, "Virüs, buralara daha sıçramadı ki" yanılgısının önüne geçmek için, hastalığın görüldüğü illerin harita üzerinden gösterilmesi zamanının artık geldiğini düşünüyorum.
Evet, başlangıçta hastalığın görülmediği illere yaşanabilecek göçü engellemek için bu bilginin gizli tutulması yerindeydi, ancak şu an bu husustaki bilgisizlik, bazı şehirlerde, duyarsızlığın başlıca sebebini oluşturuyor. Kaldı ki, umreden dönenlerle birlikte virüs şüphesinin yaşandığı şehir sayısı da oldukça artmış durumda.
Örneğin, Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), Amerika'nın hangi eyaletinde kaç vaka görüldüğü ve kaçının ölümle sonuçlandığı bilgilerini, her gün güncelleyerek internet sitesinden yayınlıyor; bu da daha şeffaf bir bilgi ağının oluşmasını sağlıyor.
***
Son olarak, koronavirüsü ile ilgili yapılabilecekler hakkında sizlerin de öneriniz, şikâyetiniz veyahut edindiğiniz ancak pek yaygın bilinmediğini düşündüğünüz bir bilginiz varsa; bana e-mail (fatmainan@outlook.com) gönderebilirsiniz.
Sorunları birlikte tespit edelim; sesimizi elimizden geldiğince yetkililere duyuralım.