40 + 1 tartışmasının gölgede bıraktığı gerçek
5.8'lik depremin verdiği hasar da öngörülen 7.2'lik depremin sebep olabilecekleri de unutuldu, her zaman olduğu gibi gündem bir anda değişti ve "40+1 mi, 50+1 mi" tartışmaları başladı. Ancak, acaba bu tartışma, deprem harici, bambaşka bir konuyu tartışma dışı bırakmak için çıkarılmış olabilir mi?
Bu soruya cevap vermeden önce yapılan öneriyi ve bu hususta yapılan yorumları bir hatırlayalım…
AKP'li Faruk Çelik'in Cumhurbaşkanı seçimi için "İlk turda yüzde 40 oy alan seçilsin, yüzde 50+1 ülkeyi yorar" önerisine ilk olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından "Anayasa değişikliği gerektiriyor. İktidarıyla, muhalefetiyle el ele vererek bunu değiştirebiliriz" şeklinde açık kapı bırakan bir cevap verildi. Son olarak Kızılcahamam kampının açılışında ise böyle bir konunun gündemlerinde olmadığını, böyle bir şeye niyetlerinin de olmadığını söyleyerek geri adım attı.
Erdoğan, pek çok kişinin "yeniden seçilememekten korkuyor", "bu kadar kısa sürede gerçekleşecek anayasa değişikliği sistem zafiyetine yol açar" şeklindeki eleştirilerinden dolayı mı geri adım attı, yoksa bu da bir siyasal hamle mi henüz bilmek mümkün değil; ama Erdoğan'ın ve AKP'nin iktidarı kaybetme korkusunu, yerel seçimlerden sonra artan oranda hissettiği bir gerçek.
"Ne yapar eder mutlaka kazanırlar" algısı artık yıkıldı; iktidarın karşısında tekrarlanan yerel seçimlerde yüzde 54 oy alabilmiş bütünleşmiş bir muhalefet bloğu var. Yeni kurulacak partilerin tahmini oy oranları da eklenince, anketler AKP'nin oy oranının düştüğünü söylüyor. Ekonomi kötüye gidiyor. Vatandaşın alım gücü düştükçe, AKP'nin oy oranı da düşüyor.
Haliyle koltuğu korumak için çeşitli ihtimalleri değerlendiriyorlar...
Şimdi de, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin olumsuzluklarını sıralasak belki de listeye bile giremeyecek bir unsurla anayasa değişikliğine göz kırpılıyor. Sanki partili cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanına yasama yetkisi veren düzenlemeler değişmeden sistem normalleşebilirmiş gibi! Tabii, sistem ne kadar normalleşse de sosyokültürel yapımıza ve tarihimize en çok uyuşan sistemin parlamenter sistem olduğu gerçeği de var.
Ancak anlaşılan o ki, kimsenin sistemi normalleştirme gibi bir derdi yok.
Tek dert: İktidarda kalmak.
Sistemin bütünü, Erdoğan'ı başkan, AKP'yi de iktidar yapıyor mu; önemli olan tek şey bu.
Peki, 40+1 veya daha başka şekilde hafifletilmiş bir seçilme oranı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tekrardan seçilmesini sağlayabilir mi?
Bu noktada acaba asıl tartışılması gereken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden aday olabilme olasılığının olup olmadığı mıdır?
40+1 tartışması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kural olarak yeniden seçilemiyor olması gerçeğini gölgede bırakmak için başlatılmış olabilir mi?
40+1 önerisi ileri sürüldüğünden beri muhalefetin tek söylediği "Erdoğan yeniden seçilememekten korkuyor". Oysa kimse söylemiyor ama "Erdoğan zaten yeniden seçilemiyor". Daha doğru ifadeyle "Erdoğan'ın üçüncü defa aday olması Anayasa'ya göre mümkün değil."
Tek istisnası: Meclis'in alacağı erken seçim kararı.
Ekonomi bu haldeyken erken seçim pek tabi şimdilik mümkün değil. Ancak 2023 yerine 2022'de meclis tarafından alınabilecek bir erken seçim kararı ile Erdoğan'ın yeniden aday olması mümkün kılınabilir.
Bu konjonktürde Erdoğan'ın aday olsa dahi yeniden seçilme ihtimali zayıflamış olsa da Anayasal kurallar gereği, muhalefetin Erdoğan'ın yeniden seçilmesini engellemesi için bir şey yapmasına gerek yok, meclisten çıkabilecek erken seçim kararına engel olsun yeter.