30 Ağustos Zaferi tamam da ya sonrası?
26 Ağustos diyoruz... 30 Ağustos diyoruz... Hedefiniz Akdeniz... diyoruz. Yunan askerlerini denize döküyoruz. Hatay dışında, Anadolu’nun sınırlarını belirliyoruz. 24 Temmuz 1923’te de Lozan’da imzayı basıyoruz; Türkiye Cumhuriyeti’ni âleme kabul ettiriyoruz.
Sonrası?
Yunanistan ilişkilerimiz nasıldı?
Yunanistan’la ilişkilerin devreleri vardır. Lozan Antlaşması’dan 1930’e kadar olan devre, 1930’dan 1954’e kadar olan devre ve bu tarihten sonra inişler çıkışlar ama çoklukla inişler... Çünkü iki ülkenin önünde Kıbrıs var, Ege adaları var... Hava sahası tartışmaları var, Yunanistan’daki Türklerin bitmeyen sıkıntıları var...
Ekümeniklik meselesini hiç yoklamayalım, diyeceğim ama bu ekümeniklik, içte bir oyuk. Sümela Manastırı’na Ekümenikliğin merkezi gibi bir rol biçiliyor. Hazır ekümeniklik dillerdeyken Pontus’u da gündemde tutalım, deniliyor.
Trabzon ve çevresi geçmişte Pontus’un odağı gösterilir.
Fatih Sultan Mehmet, Rumları iki taraftan yıktı: İstanbul’dan ve Trabzon’dan. 1453’te Bizans İmparatorluğu’nu, 1462’de Trabzon-Rum İmparatorluğu’nu dağıttı.
***
Bu Pontus meselesi çok karmaşık.
Türkiye dışında Pontus Rumları başka türlü anlatılıyor. Bu anlatış Türkiye’deki kaynaklara da aktarılıyor.
Düşünebiliyor musunuz... Vikipedi’de “Rum Kırımı” diye bir başlık var. Böyle bir başlık atılıp Türkler Rumları katletti, denilebilir mi?
Gerçeği bilen tarihçilerimiz, Vikipedi’de böyle yazılmasına itiraz ettiler mi? Aktarılan bilgiler dehşet verici:
“Rum Kırımı, Rum Soykırımı veya Pontus Soykırımı, I. Dünya Savaşı esnası ve sonrasında Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşanan, hükûmetin ülkedeki Rum nüfusa karşı uyguladığı politikayla başlayan etnik temizliktir. Bu politika çerçevesinde çeşitli katliamlar, sürgünler ve hak ihlalleri gerçekleştirildi. Pontus olarak bilinen Karadeniz bölgesindeki Rumların bir kısmı kırım sonucunda Rusya’ya kaçtı. 1923 yılında, kırım sonrasında Türk Kurtuluş Savaşı sonucu Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan mübadeleyle Anadolu Rumları Yunanistan'a gönderildi.”
Sonraki cümleye bakın siz:
“Kırımın soykırım niteliği taşıyıp taşımadığı konusunda uluslararası akademik camiada fikir birliği yoktur.”
Lütfetmişler Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasını koymuşlar:
“Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı resmî verilerinde Kurtuluş Savaşı döneminde ‘Pontus İsyanı’ ve ‘Koçgiri İsyanı’ olarak adlandırılan olaylar sırasında Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki Merkez Ordusu tarafından öldürülen Rumların sayısının 11.181 kişi olduğunu iddia eder.”
Pontus Rumları dış destekle, Osmanlı’nı parçalanırken isyan ettiler. Mustafa Kemal’in 1919’da Samsun’a gönderilişinin bir sebebi de Pontusçulardı.
Bu ayrıntıya şimdi girmeyelim. Sadece şu notu ekleyeceğim: Geçmişte de yazdığımı hatırlıyorum. Bana Yunanistan’da mı anlatmışlardı, yoksa, bir kitapta mı okudum, Karadeniz’de büyük isyan çıkaran Rumlara karşı Türk çeteleri mücadele ediyorlar. Rumlar aileleriyle birlikte mağaralara sığınıyorlar. Sesleri çıkmasın, yerleri belli olmasın diye, 2 yaşından küçük çocuklarını boğuyorlar. Çok üzücü.
(Konu dışı not: Yeni hâdise… Bir baba dört çocuğunu ormanlık alana götürüyor, dördüne birden kurşun sıkıyor. Üçü ölüyor, biri ağır yaralı. Bu minik yavruların yer sofrasında çekilmiş fotoğrafları gazetelerde, ekranlarda. Acı insanlarımıza tekrar tekrar yaşatılmasın. Fotoğraflar konmamalı.)
***
İyi niyete her zaman açık olmalıyız. Art niyet taşımadıktan, Türk’ü Rum’a, Rum’u Türk’e düşman etmedikten, işgalcilere kapı açmadıktan sonra, hangi din, hangi milliyetten olursa olsun, başımızın tacıdır, demeliyiz. Çok önce de yazdım. Kitaplarımızda da kayıtlıdır. Meselâ; Bir ülkeye gittiğimde oranın Ortodoks patriği ile görüşürsem, Bartholemeos’a selâm gönderip göndermediğini sorarım. Gürcistan Patriği selâm göndermiş ve bunu Bartholemeos’a iletmiştim.
Arnavutların yüzde 30’u Katolik, yüzde 10’u Ortodoks Hristiyandır. Arnavutluk’ta “episkopos” dedikleri bir yetkili papazla da konuşmuştum. Ona da Bartholemeos’a selâm gönderip göndermeyeceğini sormuştum. Episkopos’un selâmını daha sonra görüşmemde Bartholemeos’a ilettim. (Bartholemeos’a burada tekrar teşekkür ediyorum. Ne zaman bir program için arasam ya kendisiyle ya görevlendirdiği bir papazla konuşurum.)
İki taraflı iyi niyet son derece önemli. Burada Bartholemeos’la yaptığım uzun röportajın ekümeniklik meselesi bölümünü vermiştim.
Yunanlıların Türklerle, Türklerin Yunanlılarla barışı, dünyada çok şeyi değiştirecektir.
Gazeteci olarak, yazar olarak bu barışı kendime vazife edindim. Yakında yine Yunanistan’a gidecek, daha önce yaptığım gibi özellikle üniversite çevresiyle görüşeceğim.
Bu barış Ermeniler için de geçerli... Bizzat Ermenistan’da Ermenileri anlamak istiyorum. Ermeni olmayan art niyetli Ermeniciler üstüme çok geldiler. Savcılık yetmedi, mahkemeye bile verdiler. Ama hedeflerine ulaşamadılar.
Bütün mesele birbirimizi anlamak, birilerinin oyununu bozmaktır.