Sivas Kongresi’ne doğru... Vahdettin’in rüyası
Sivas Kongresi’nin 105. yıl dönümü. Devleti yönetenlerin hatırlaması, üzerinde durması gereken bir kongre. Ama CHP öne çıkıyor. CHP’nin kuruluşu bu kongre esnasında atılmıştır. Ama zaten tek parti vardı. Şimdinin bütün partilerini o partinin içinde görmek gerekir.
4-11 Eylül 1919’da düzenlenen Sivas Kongresi’nde, bir partinin temelinin atılması ayrı... Kongre; kurtuluşa giden yolun bir merhalesidir.
Mustafa Kemal’in Nutuk’unu okuyanlar fark etmişlerdir. Anadolu’nun karanlık manzara-i umumiyesini çizdikten sonra sürekli müşterek kararlardan, toplantılardan, kongrelerden bahseder.
Amasya Tamimi [genelgesi] için, Millî Mücadele’ye birlikte atıldığı zevatla bir araya geliyor ve kararı müşterek alıyor. Sonra Erzurum Kongresi. Sonra Sivas Kongresi. Sonra Ankara’ya geçiş ve Meclis.
Akılda tutmalıyız: İstiklâl Harbi müşterek kararlarla kazanılmıştır. İstişare esas. Son kararı elbette “başkomutan” verecektir. Vaziyeti ölçecek, biçecektir.
Başını İngilizlerin çektiği İtilaf Devletleri İstanbul’u işgal etmişler, İttihat ve Terakkî’nin ileri gelenlerini Bekirağa Bölüğü’ne tıkıyorlar. (Bekirağa Bölüğü, şimdiki İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi binası) Sonra hepsini bir gemiye doldurup Malta Adası’na sürüyorlar. Bu sürgünün de bir hikâyesi var. Yakında çıkacak kitabımızda da yer alıyor.
***
Dikkatinizi bir başka vaziyete çekeceğim. İstanbul işgalde, Vahdettin (Vahîdüddin/Vahîdeddin) tahtında. “Düşman” istediği gibi at koşturuyor... Nasıl oluyor bu?!
Vahdettin’in rahatlığını birinci elden vereceğim. O birinci el Ali Fuad Türkgeldi (1867-1935). Hem Sultan Mehmed Reşad’ın hem Sultan Vahîdeddin’in çok yakınında olan isim. İkisinin mabeyin başkâtibi. Genel sekreteri gibi bir şey.
İttihat ve Terakkî ileri gelenlerinin Malta Adası’na sürgünü haberinin Vahîdeddin’e nasıl ulaştığını Ali Fuad Türkgeldi, hatıra kitabı “Görüp İşittiklerim”de ayrıntılı anlatır. Özet vereceğim. Bir padişahın hâlini görecek ve hayretler içinde kalacaksınız. Vahdettin’i halkın beynine sokmak için onun cariyesine hediye ettiği köşkü onartarak o mekânda sık sık toplantı yapan Recep T. Erdoğan, Vahdettin’in baş kâtibinin anlattıklarından bir ders çıkarır mı dersiniz?!
Okuyacağınız bölüm, bir padişahın, bir halifenin akıl almaz rahatlığını, vaziyeti idraksizliğini ortaya koyup koymadığına siz karar vereceksiniz:
“Mayıs 1335 [1919] Çarşamba günü öğleden sonra Sarayda otururken güya Yunanlıların İzmir'i terk etmekte olduklarına dair İtilâf ve Hürriyet [Damat Ferit’in partisi] merkez-i umumîsinden tereşşuh etmiş [sızmış] bir haber getirdiler. Bittabi böyle bir rivayete ihtimal veremedim. Bir müddet sonra Zât-ı şâhâne beni huzuruna celb ile bazı iradât tebliğinden sonra ‘Pek garip! Öğle taamını [yemeğini] müteakip muradım olduğu üzere biraz istirahat ediyordum; uykuya dalmışım, haber-i serîi tazammun edecek [içine alacak] bir rüya gördüm. İnşaallah hayırlı bir haber zuhur eder’ dedi. Ben de böyle bir habere muttali oldumsa da ihtimal vermediğimi söyledim. O sırada Serkarîn [baş mabeyinci] Yaver Paşa gelip Sadr-ı âzam Paşanın Saraya gelmek üzere olduğunu telefonla bildirdiğini arz etti. ‘Sadr-ı âzamın böyle vakitsiz gelmesi mutlaka bir haberi tazammun eder; inşaallah naklettiğiniz rivayet doğru çıkar.’ dedi. (...) O sabah İngilizler mevkuf bulunan İttihad rüesâsını [reislerini] kaldırıp Malta'ya sevk etmiş olduklarını bildirdi. Sadr-ı âzamın avdetinden sonra Zât-ı şâhâne bendegândan birini gönderip ‘Garip şey! Rüyam zuhur etti. İngilizlerin bu gün mevkuf bulunan İttihad rüesasını kaldırarak Malta'ya sevk etmiş olduklarını şimdi Sadr-ı âzam Paşa haber verdi’ diye îtay-ı malûmat eyledi [bilgi verdi]. Sadr-ı âzamın avdetinden sonra odasına gelen Serkarîn Paşanın yanına gidip bu babda tafsilât alıp almadığını sordum. Mevkufînden [tutuklananlardan] 67 kişinin İngilizler tarafından sabahleyin kaldırılarak Malta'ya sevk olunmak üzere vapura irkâb edilmiş [bindirilmiş] olduklarını söyledi. Garip hâl! Garip tesadüf!
Bilâhara Zât-ı şâhâneyi gördüğümde ‘Elhamdülillah ki ben âlet olmadım.’ dedi. (...)
Fakat bu keyfiyet, mevkufîn [tutuklananlar] hakkında, herhalde Kürt Mustafa divan-ı harbinin vereceği karardan daha hayırlı olmuştur.”
Yukarıdaki satırları yazan, olanların şahidi Ali Fuad Türkgeldi’nin son hükmü de insanı şaşırtıyor.
Demek istiyor ki, işgalci İngilizler, İttihatçıları, aydınları, askerleri toplayıp Midilli’ye, Malta’ya götürmeselerdi, bunlar Nemrut(Kürt) Mustafa’nın mahkemesinde herhâlde idama mahkûm olacaklardı, demeye getiriyor.
Nemrut Mustafa ve divan-ı harp (Harp divanı-harp mahkemesi) meselesi ayrı mevzu. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i o mahkeme idama mahkûm etmiş, Bekirağa Bölüğü’nde yatan İttihatçıların, aydınların çaresiz bakışları altında Beyazıt Meydanı’nda ipe çekilmiştir (10 Nisan 1919). Bekirağa’da mahpus Ahmet Ağaoğlu, pencereden seyrettiği idam sahnesini çok acıklı anlatır.
***
Dönemi anlamak için bunları yazmak gerekiyordu.
CHP’nin temelinin atıldığı Sivas Kongresi’ne ve CHP’nin sonraki vaziyetine ayrıca geleceğiz.