‘Ne Süleyman’a Esiriz, Ne Selim’in Kuluyuz!’
“Ne Süleyman’a Esiriz, Ne Selim’in Kuluyuz!” Resul Tosun’un hatıralarını topladığı kitabının adı. (Erkin Yayınları, 2009, 672 s.)
Resul Tosun, Millî Görüş’ün omurgasından gelir. Gazeteci olarak Ak Parti’nin kuruluşunda emeği geçmiş bir gazeteci. O dönem etkili olan Yörünge dergisini çıkarıyordu. Ak Parti’den bir kere milletvekili seçildi; o da alt sıralardan.
İsmi cismi bilinmeyen çok insan Ak Parti’den birçok defa ilk sıralara konur, birçok defa milletvekili yapılırken, Resul Tosun dışarıda bırakıldı. Yine de Recep T. Erdoğan’dan kopmadı. “Gücenmedi de” diyeceğim ama kitabının adına bakılırsa içinde ukde kalmış.
“Yukarı”nın tavrını geçmişte Resul Tosun’a ima ettim. Gülümsedi sadece. Çünkü onun Ak Parti için nasıl emek verdiğini -o dönem sık görüşürdük- biliyorum.
“Ne Süleyman’a Esiriz, Ne Selim’in Kuluyuz!” 16. yüzyıl şairi Hayretî’nin (ölümü: 1535) gazelinin ilk beyti.
“Hayretî” şairin mahlasıdır. Asıl adı Mehmed. Balkanlarda yaşadı.
Hayretî padişahlara boyun eğmediğini gösteriyor:
“ne süleymana esirüz ne selîmün ķulıyuz / kimse bilmez bizi bir şāh-ı kerîmün ķulıyuz // ķul olan ışķa cihân beglerine egmedi baş / başķa sultân-ı cihânuz gör e kimün ķulıyuz // gam yerüz ķan yudaruz gûşe-i mihnetde müdâm / sanma biz kevser-i cennât-ı naîmün ķulıyuz // hüsn-i hâdis ķulıyuz sanma bizi sultânum / vech-i pâkünde olan ân-ı ķadîmün kulıyuz // terk idüp hayretiyâ tāc u kabâdan geçdük / anca bu dünyede bir köhne kilîmün ķulıyuz”
Mısralarda maksat anlaşılmakla beraber, Divan şiirinin kendisine özgü dili vardır. Anlama güçlüğü çekilebilir. Açıklaması:
“Ne Süleyman’a esiriz, ne Selim’in kölesiyiz. Kimse bizi bilmez fakat biz bir Kerim padişahın kuluyuz. // Aşka kul olan cihan beylerine baş eğmez. Biz cihanın hür sultanları; kimin kulu olduğumuzu gör de anla. // Biz sıkıntı köşesinde daima gam yeriz, kan yutarız; bizi naim cennetindeki kevserin kulu sanma. // Sultanım! Bizi sonradan olma güzelliğin kulu sanma, biz temiz yüzündeki ezelî güzelliğin kuluyuz. // Ey Hayretî! Taç ve kaftanı terk ederek onlardan vazgeçtik. Biz bu dünyada ancak eski bir kilimin kuluyuz.” (Ferhat Musluoğlu, Hayretî Divanı, Paradigma Akademi Yayınları, s. 387)
***
Bugünü anlamak için dünü bilmek gerekir.
Şimdi teğmenler kılıç kuşandılar, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” dediler, içinde “Türk” geçen yemini okudular.
Teğmenler daha önce nasıl bir “plan” kurdularsa, resmî yeminin ardından bir de böyle sloganlı yemin ettiler. Başı çeken de harp okulunu birincilikle bitiren bir hanım teğmen.
Soruşturma açılmayacaktı; şimdi açmaktan bahsediyorlar.
Sıkıntı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” demek mi, yoksa, bir tören yapılmışken, kendi başlarına slogan için bir araya gelmeleri mi?
“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”in üzerine gidildikçe saflar daha netleşecek, yan bakışlar daha artacak, taraflar daha öfkeleneceklerdir.
Önce bu kadar teğmen neden böyle bir slogan atmak, bir başka yemin metni okumak istesin? Bunu bir düşünmek gerekir.
Resul Tosun “Ne Süleyman’a Esiriz, Ne Selim’in Kuluyuz!”da, Türkiye’yi anlatmış desem yeridir. Yakın tarih için önemli. Çünkü 1955 doğumlu Rusul Tosun, 1970’li yılları da dolu dolu yaşamış bir isim. Millî Görüş’ün hafızası da diyebilirim. Askeri de yakından tanıyor. Darbe döneminde İstihbarat Dil Okulu’nda Arapça öğretmenliği yapıyor. Cemaatlerle teması var. Her birini bir bir anlatıyor.
Resul Tosun, milletvekilliği sırasında, TBMM’de Muhafız Taburu’nun kaldırılmasını istemişti. “Yeni Şafak’ta, 7 Aralık 2005 günü “Daha sivil bir görüntü” başlığı altında yazdığı şu satırlar o dönem çok tartışılmıştı:
“… AB tarafı, Türkiye'de askerin siyaset üzerindeki etkisini sık sık gündeme getirmektedir. Müzakere sürecinde bunlar gündemden düşecek gibi de gözükmemektedir. Bence bunlar gündeme gelmeden Genelkurmayımız (Genelkurmayımız şu anda zâten demokratikleşme sürecine gereken katkıyı sağlamaktadır.) muhafız alayını meclisten çekmeli, Kara Harb Okulu'nu başka bir şehre veya en azından şehir dışına çıkarmalı, kuvvet komutanlıklarını da sakin semtlere taşımalı ve Ankara’nın sivil görünüm kazanmasına yardımcı olmalıdır.” (s. 330)
Tabiî büyük tartışma çıktı. Parti içinde de endişeye yol açtı. Resul Tosun, parti yönetimi tarafından sorguya bile çekildi. Kitapta bunları tek tek anlatıyor.
Kitapta yakın tarihimiz için öğreneceğimiz çok şey var. Yeri geldikçe gireceğim.
Okumak lâzım.