28 Şubat’ın ülkemize en büyük darbesi
Türkiye’de şu anda, İslâm anlayışları kendilerinden menkul, “kin” üzerine kurulu düzene geçilmişse, bunun tek müsebbibi vardır, o da 28 Şubat komutanlarıdır. Neresinden bakarsınız bakın, “28 Şubat Darbesi” sizi darbecilerin istediğinin tam tersine götürüyor.
Ülkenin manzara-i umumiyesini başka nasıl izah edebilirsiniz. Dün verdim. 28 Şubat 1997’de Millî Güvenlik Kurulu’nda alınan kararların hemen bütününün tersi şu an uygulamada.
28 Şubatçıların icraatında en ağrıma giden, öğrenci kızların, üniversite kapısında çevrilerek, bir odada başörtüsünü çıkarmaları gerektiği, yoksa okuyamayacakları sorgu ve telkinleridir.
Sakal bile yasaklandı... Sonunda baktılar işin içinden çıkamayacaklar, sakala ilişmediler ama biliyorum; namaz kılanlar mimlendiler. Erkeklerin parmaklarına bile baktılar. Gümüş yüzük mü, altın yüzük mü takılı!
Bırakın kim ne giyerse giysin. Senin kanunlarında tekkeler zaviyeler yasak mı? Ona bak.
Şevki Yılmaz gibi, Konakçı mı, Kundakçı mı, işte öyle birileri şimdi istedikleri gibi esip gürlüyorlar. Baş tacı onlar.
Dolayısıyla dinin ifsadının müsebbibi de 28 Şubatçılar.
***
Her 28 Şubat’ta, “bir postmodern darbe”dir, gider.
28 Şubat Örtülü Darbesi’nin “postmodern” adlandırmasıyla literatüre geçmesi ne derece doğru?
Sokağa çıkın, rastgele sorun: “Postmodern darbe” sözü size neyi anlatır?
Muhataplarınız, “‘post’u anladık, ‘modern’i de anladık, ama darbeyle nasıl bağlantı kurulabilir?” demezler mi?
“28 Şubat Postmodern Darbe” adlandırması, şimdi PKK/DEM’likçilerin listesinden milletvekili seçtirilen Cengiz Çandar’dan sâdır.
İnsanlar düşünmeden “post”u, “modern”i görünce, atıldılar, kullanmaya başladılar. Cengiz Efendi de sanmayın, kendisi askerlerin hükûmete örtülü müdahalesini adlandırmak için, en uygunu budur diye “postmodern”i kullandığını. Farklılıklar, yeni hamleler için zaten Batı basın yayın organlarında “postmodern” geçiyordu.
“Postmodern”in türlü türlü tarifi var.
“Postmodernizm içerik ve meşruluk açısından da tartışmalı bir durumdadır. İçerik olarak kimine göre yeni teknolojiler çağı, kimine göre çevreci veya yeşilci, bazılarına göre çoğullaşma ve parçalanma ve nihayet bir gruba göre de yeni bir mitosla dağınık toplumun yeni bir bütünleşmesidir. Meşruluk olarak onu meşru gösterecek yeni fenomenlerin olmadığı söylenmektedir. Olsa bile başlama ve bitme noktasını belirleme işi ancak tarihçilere aittir şeklinde itirazlar da vardır… Habermas ise modernliğin bitmediğini bir tamamlanmamış proje olduğunu ileri sürmektedir.” (Hasan Yıldız, “Postmodernizm Nedir?”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 13, Aralık 2005)
Beni en çok ilgilendireni edebiyattaki tarifi. “Edebiyatımızdaki Terimler” kitabımızda da verdik:
Edebiyat ve sanatta yeni ortaya çıkan anlayıştır. Postmodern kelimesi iki kelimeden meydana gelir. Post, ‘bir şeyden daha sonraki, -den sonra gelen’ ve ‘ilâve, ekleme’; modern, “Bu çağa ait, yeni” manalarını karşılar. -izm ise takıldığı kelimenin bir sistem olduğunu gösterir.
Postmodern terimi ilk defa 1934’te Frederico de Onis’in yayınladığı İspanyol ve İspanyol-Amerikan Şiirleri Antolojisi kitabında kullanılmış, özellikle 1960’tan sonra sık tartışılır olmuştur.
Postmodernizmin ilkeleri şöyle sıralanır:
“İlmî bilginin üstünlüğüne, pozitif ilimlere, millî devlet anlayışına, kapitalizme, demokrasiye, laikliğe, insan haklarına, teknolojiye, bürokrasiye karşıdır; bunları sorgular. Bununla beraber, belirsizliğe, parçalılığa, farklılığa, etnikliğe, alt kültüre, mahallîliğe sahip çıkar.”
Demek ki, 28 Şubat Darbesi’nin “postmodern” diye adlandırılması yanıltıcı.