28 Şubat'ı aratanlar!
Yarın 28 Şubat Örtülü Darbesi'nin 23. yıldönümü. Herkes başörtüsünden, imam hatiplerden, ibadetten bakıyor meseleye. Ekonomik zarar nedir? Araştırıldı mı?
Dönemin söz sahipleri hakikaten "irtica" illetine tutulmuşlardı. Varsa irtica, yoksa irtica. Hangi komutan göreve gelse veya görev değiştirse, emekliye dahi ayrılsa, tören konuşmalarında irticadan girer irticadan çıkardı. Şablon değişmezdi.
1997'yi takip eden yıllarda "irtica"nın ateşi bir türlü sönmedi, halk sonunda, çareyi Ak Parti'ye yol açmada buldu. Buldu ama, birincisi kasırgaysa ikincisi tufan. Al birini vur ötekine. İkincisinde, darbenin yolunu döşeyenler ve sonra kendilerinin döşedikleri yoldan yürüyenlerin darbesine maruz kalanlar, darbeden sonra, nasıl ifade etsem, karşı darbe mi yaptılar desem, 28 Şubat'ı mumla aratan icraata giriştiler.
1997'den 2001 krizine kadar geçen sürede -bu süre 28 Şubat vetiresidir- 20 özel banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilmişti. 1997'den geriye 1994'e gidersek TBSF'ye devredilen beş banka sayabiliriz. Bu devirlerin devlete toplam yükü 50 milyar dolar dolayında. İktisatçılar öyle söylüyor!
Büyük kuruluşlarda, 28 Şubatçıların korkusundan emekli generaller üst seviyede göstermelik vazifelere getirildiler. Sivil "muvazzaf" askerler "Aman bu şirkete, şu şirkete ilişmeyin. Biz zaten içindeyiz." diyorlardı. Bir tarafıyla "Buradan fazladan ekmek yiyoruz, bizim ekmeğimizle bari oynamayın!" demeye getiriyorlardı.
O dönem askerler kazandı, ama sadece fazladan yüklü maaş alarak. Sonraki dönem ise kazananlar yandaş müteahhit oldular. Ama ne kazanç!
Yandaşı zengin eden, kendisini ihmal eder mi?!
28 Şubat'ın bir Batı Çalışma Grubu vardı. Her şeyi kontrol ediyor veya etmek istiyordu.
"Laik ve demokratik devlet ve kamu düzenine tehdit oluşturdukları" için 19 gazete, 20 televizyon kanalı, 110 dergi, 800 mektep, 1200 öğrenci yurdu ve 2500 dernek ve vakfa "irtica odağı" damgasını vurdu, kontrol altına aldı.
Tahmin edileceği gibi MÜSİAD'a bağlı işletmelere ağır baskılar uygulandı.
Yetmedi, "mürtecî" şirketler listesi tanzim edildi.
Askerî birimlere, "kara liste"ye aldıkları şirketlerin kamu ve askerî ihalelere sokulmaması talimatı verildi.
28 Şubat yönetimiyle Ak Parti yönetiminde, olağanüstü şartlarda alınan tedbirleri karşılaştırdığınızda çok benzer noktalar bulursunuz. Haklarını teslim edelim ki, askerler daha insaflıydı.
Piyasa istikrarı ile politik istikrar arasında bir bağlantı vardır. 20 Ekim 1991 seçimleri ile 3 Kasım 2002 seçimleri arasında 9 hükûmet kurulmuştur. Politik istikrarsızlıkla ekonomik istikrarsızlık arasında bağı olduğu hep yazılagelmiştir. Meseleyi iktisatçılara bırakalım ve döneme gelelim.
Ak Parti, 3 Kasım 2002'de tek başına iktidar oldu. "Mağdur ve mazlum"un sesi olarak "3Y" (Yasaklar-Yoksulluk-Yolsuzluk) ile mücadele edeceğine söz vermişti.
"3Y" silindi, bitti, tükendi, yok oldu!
Rejim değişti. Ülkenin anahtarı Saray'a teslim; parlamento atıl.
Acı acı gülüyorsunuz, değil mi?