20 bin kişiye sokağa çıkma cezası
İçişleri Bakanlığı, hafta sonu uygulanan sokağa çıkma yasağını ihlal eden 20 bin 398 kişiye adli ve idari işlem yapıldığını açıkladı. Yasağa uymamanın bedeli 3.180 TL idari para cezası.
Aklıma takılan soru şu:
Sokağa çıkma yasağının Anayasa'ya aykırı bir şekilde genelge verildiğini daha önce yazmıştım (12 Nisan 2020 tarihli yazımda okuyabilirsiniz). Peki, bu sokağa çıkma yasağı kararı üzerine uygulanan idari para cezaları, ceza kesilen vatandaşların başvuruları üzerine iptal edilebilir mi?
Hukuken, idari para cezası kararının tebliği veya tefhiminden itibaren 15 gün içinde başvuru yapılması halinde, iptal edilmesi gerektiği kanaatindeyim ancak "uygulamada neler olacak?", "itiraz eden olacak mı?", "verilen cezalar iptal edilecek mi?" sorularının cevabını merakla bekliyorum…
Gazeteciler daha mı tehlikeli?
İnfaz yasasında yapılan değişiklikle 90 bin tutuklu ve hükümlü için tahliyeler başladı.
Organize suç örgütü üyeleri, hırsızlar, rüşvet alan/verenler, dolandırıcılar serbest kaldı ama gazeteciler serbest kalamadı.
Herhalde, yasa koyucular için daha tehlikeli bu gazeteciler!
Oysa…
Murat Ağırel de dahil birçoğu hakkında henüz verilmiş bir mahkûmiyet kararı yok.
Yalnızca tutuklu olarak cezaevlerindeler. Ancak hukukta esas olan tutuksuz yargılamadır. Tutukluma ise "son çare" başvurulan bir tedbirdir.
Dolayısıyla herhangi bir değişikliğe gerek olmaksızın bu kişiler hakkında evde hapis, yurtdışına çıkış yasağı, imza verme gibi adli kontrol tedbirlerinin uygulanması yeterli olacakken; bu insanları, aileleriyle görüşme izinlerinin bile olmadığı, sosyal mesafe uygulamanın oldukça zor olduğu cezaevlerinde tutarak bir nevi cezalandırmış olmuyor musunuz?
Maksat madem cezaevlerindeki yoğunluğu azaltmak, hakkında kesinleşmiş bir hüküm bulunmayan ve önemli bir kısmı zaten beraat edecek tutuklularla ilgili önlem alınması en doğrusu olacaktı.
Zira, Adalet Bakanlığı'nın istatistiklerine göre, şu an yargılananların yarısından fazlası mahkûm olmayacak. İstatistikler, 2019 yılında ceza mahkemelerinde karara bağlanan davalarda sanıkların yalnızca yüzde 46'sının hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini gösteriyor.
Tutuklular nezdinde bu istatistiği ve daha da önemlisi masumiyet karinesini göz önüne alırsak, haklarında mahkemece aksi karar verilmedikçe zaten "masumlar".
Dahası, hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmayan tutuklunun, masum olduğu varsayımında; cezaevinde hastalanması veya hayatını kaybetmesi halinde, bu hayatın yitmesinin sorumlusu kim olacak?
İnfaz yasasında yapılan değişiklikler, bu haliyle toplum vicdanını oldukça rahatsız ediyor. Yargıya güveni de ortadan kaldırıyor, suç işleyenin cezalandırılacağına yönelik kaideyi de.
Maske meselesi
Pazar günkü yazımda maske dağıtımındaki problemleri yazmış, vatandaşın mağdur edildiğini söylemiştim. Yazım üzerine de ortak noktası maske dağıtım sistemindeki başarısızlıktan şikâyet olan pek çok e-posta aldım.
Bakın, bir okurum şöyle diyor; "Aynen bugünkü yazınızda paylaştıklarınızı yaşıyoruz. İlk maske dağıtacağız dediklerinde e-PTT'yi adres gösterdiler. Aynı gün başvuru yaptım. 2 hafta oldu maske gelmedi. Geçen hafta 3 kişi için e-Devletten başvuru yaptım. Bana kod geldi, eşim ve çocuğum için gelmedi.
Bakın dün internette okudum İzmir Büyükşehir Belediyesi para atılıp meşrubat alınan makinalar gibi bir makina geliştirmiş. İzmir Kentkart ile bu makinalardan ücretsiz 5 adet maske alınabiliyor ve üstelik bir hafta aynı kartla alamıyorsunuz. Bu hizmet değil de nedir?"
Okuruma destek veriyor ben de sorusunu yineliyorum: İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu yaptığı hizmet değil de nedir? "Maske dağıtımını belediyelere bırakın" derken haksız mıyız?