1990’lı yılların cinayetleri çözüldü mü?
Basın yayın organlarında belli kesim, 24 Ocak’tan bahsederken, öncelikle 24 Ocak 1990’da bomba patlatılarak katledilen Uğur Mumcu’yu ve 31 Ocak 1990’da evinin önünde kurşunlanan Prof. Dr. Muammer Aksoy’u öne çıkarırlar. Sonra Turgut Özal’ın 24 Ocak kararlarına şöyle bir bakarlar, Türkiye’ye ne getirdiğini ve ne götürdüğünü “irdelerler”.
12 Eylül 1980 Darbesi öncesi Türkiye kaosa sürüklendi, çok insan hayatını yitirdi.
Darbeden sonra özellikle 1990’lı yıllar “karanlık” günler. Bilinen isimlere suikastlar düzenlendi.
Uğur Mumcu, Prof. Dr. Muammer Aksoy’dan başka Prof. Dr. Bahriye Üçok (6 Ekim 1990), Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı (21 Ekim 1999) bombayla; gazeteci Çetin Emeç ve şoförü (7 Mart 1990), yazar Turan Dursun (4 Eylül 1990), yazar Musa Anter (21 Eylül 1992) kurşunlanarak öldürüldüler.
Yine1990’lı yıllarda PKK ve Hizbullah bağlantılı cinayetler say say bitmez. Madımak Oteli yangını, Başbağlar Köyü baskını, İstanbul’da Gazi Mahallesi’nda kahvehanenin taranmasının ardından çıkan olaylar, 24 Mayıs 1993’te Bingöl-Elazığ kara yolunda yolları kesilen sivil giyimli, silahsız 33 askerimizin şehadeti sık hatırlatıldığı için biliyorsunuz. O dönemde “faili meçhul” denilen o kadar çok hadise var ki...
Bazı gazetelerde “Adalet ve Demokrasi Haftası başlıyor... Katledilen aydınlarımızı anıyoruz!” başlığı atılıyor, sonra şu bilgi veriliyor:
“Başta Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy olmak üzere katledilen tüm Cumhuriyet aydınları için Adalet ve Demokrasi Haftası düzenlendi. ‘Adalet, demokrasi, laiklik’ temasıyla yapılacak etkinlikler 31 Ocak’a kadar sürecek.”
Burada başka bir şey anlatacağım. Yılmaz Yalçıner’in Prof. Dr. Muammer Aksoy’la ilgisini. 7 Aralık 2021’de vefat eden Yılmaz Yalçıner’le geçmişte görüşmüş, yakın tarih için kıymetli bilgiler almıştım.
“Yılmaz Yalçıner'in Abdi İpekçi'yle ilişkisi ne?” (15 Aralık 2021) başlıklı yazımın girişinde “Önce ‘Ülkücü’, sonra ‘radikal İslâmcı’ kimliğiyle öne çıkan Yılmaz Yalçıner’in vefatından sonra çok şey yazıldı. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ilk Ülkü Ocakları'nı kuran, Milliyet gazetesine gidip Abdi İpekçi’den hesap soran, uçak kaçıran o idi. ‘Bir radikal İslamcı’ başlıklı yazımda kendisiyle görüşmemi verdim (10 Aralık 2021)” diyorum.
Yılmaz Yalçıner, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Ülkü Ocakları Başkanı olarak çok faal. Ocak yönetiminde şimdi yakından bilinen iki isim daha var; eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ali Birinci (2023 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü” verildi. Ali Birinci, tarih alanında titiz çalışmalarıyla bilinir. Ben de çalışmalarımda takıldığım yerde ona sorarım.) ve merhum eski TRT Genel Müdürü Şenol Demiröz.
1970’in hemen öncesinden bahsediyorum. Fakültelerde kavgalar yeni başlamış. Yılmaz Yalçıner’e sol/komünist kanat saldırmış ve linç etmek istemişti. O zaman, yerde yatan Yalçıner ve başında ayakları açık duran bir adam fotoğrafıyla vermişti gazeteler. Ayaktaki kişi fakültenin profesörlerinden Muammer Aksoy’du. Gazeteler, Muammer Aksoy’un Yalçıner’i linçten kurtardığını yazmışlardı.
Yılmaz Yalçıner’e bunu sordum. Fakültede Marxist iki “militan” profesör tanıdığını, birinin Mümtaz Soysal, diğerinin ise Muammer Aksoy olduğunu söylemişti. Prof. Dr. Muammer Aksoy’un orada bulunmasının kendisini “kurtarmakla” ilgisinin olmadığını belirtmiş ve hakkında ağır ifadeler kullanmıştı. Prof. Dr. Muammer Aksoy hayatta olmadığı için, “karşı taraf”ı dinleyemiyoruz. Bu yüzden Yalçıner’in sözlerini yazmayacağım. (Muammer Aksoy’un katlinin Yılmaz Yalçıner’le hiçbir ilgisi olmadığını burada belirteyim.) Mümtaz Soysal ise daha sonra Dışişleri Bakanı olacak, “ödünsüz ulusalcı” olarak tanınacaktır!
Ancak karanlık dönemler aydınlanırsa Türkiye’nin önü açılır.