Zulmün karşılığı zulüm!
Dr. M. İdukut Kadıoğlu’nun yayın danışmanlığını yaptığı, “ulkucu.org” sitesi 1998’den beri yayın hayatındadır. Parti ve Ocak bağlantısı olmayan, her konuda bağımsız görüş sergileyebilen, “milliyetçiliğin” gereklerini ortaya koyabilen siyasî platform yanında bir akademik platformdur ulkucu.org.
28 Şubat vetiresinde İstanbul Üniversitesi mensupları, üniversitedeki bilgisayarlarından “ulkucu.org” a giremiyorlardı! Açtıklarında karşılarına “Saat 18.00’den sonra ziyaret edebilirsiniz.” yazısı çıkıyordu. “Ülkücü” adı geçiyor ya, ne sanıyorlarsa yasak koymuşlardı! Öğretim üyesi arkadaşlar denemişler, PKK’nın sitelerine, “aykırı” sitelere girmişlerdi! O dönemde rektörün kim olduğunu biliyorsunuz... 28 Şubat’ın askerden daha asker “sivil” alemdarlardandı! Ben de, mezun olduğum fakülteye girememiştim de, bir kokteylde karşılaştığım 28 Şubatın alemdarına, “Neden bu kadar sıkılık?” meâlinde sormuştum. O zat, kapı kontrolünü, “irtica ile mücadele” den asla taviz verilemeyeceğine bağlamıştı! Bir “fanatik ruh hâli”yle karşı karşıya olduğumu anlamış, yanından uzaklaşmıştım. Bu türlere hiçbir şey izah edilemezdi!
***
28 Şubat benim nazarımda bir darbedir. Ancak gereksiz tutuklamalar ve ölçüsüz cezalandırmalar yüzünden bu konuya fazla girmek istemiyorum. O dönemde çok ağır yazılar yazdığımı belirtmiştim. Şimdi ise tutuklananları savunmak “vicdan” adına ve “hukuk” adına bize düştü!
Bu dönem, 28 Şubat dönemini aratmayan ve hatta intikama dönüşmüş bir dönem...
28 Şubatçılar, bin yıl zulmedeceklerini hesaplamışlardı! Evdeki hesapları çarşıya uymadı. Üç beş yıl geçmeden tökezlediler ve sonra yıkıldılar. Ne kadar mağrurlardı. Burunlarından kıl aldırmıyorlardı.
***
Bir hukuk devletinde “etme bulma dünyası” anlayışı olamaz! Şu anda, hukukun bütün gereklerinin yerine getirildiğini düşünmüyorum. Sivil-asker, yüzlerce insan, kimi “Ergenekon”, kimi “Balyoz”, kimi “28 Şubat”, kimi bilmem ne diye yine “28 Şubat çerçevesi”nde tutuklanmışlar, pek çoğu asıl suçlarının ne olduğunu bilmeden hürriyetlerinden mahrum, sıcak yuvasından mahrum, çocuklarından mahrum, kelimenin tam anlamıyla çıldırtılıyorlar!
Yarbay Mustafa Dönmez oğlunu trafik kazasında kaybetti.
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, Mustafa Dönmez’in oğluyla aynı yaşlardaki oğlunu yine trafiğe kurban verdi. Bir baba olarak gözleri gibi korudukları, geceleri üstleri açılmış mıdır, diye uykularını kaçırdıkları yavrularını, kendileri dört duvarın arasındayken kaybetmeleri ve cenazelerine katılabilmek için, akıl almaz prosedürlerden geçmeleri, zulmü katmerleştirmektir.
Adalet yerini bulsun ama, insanlar işkenceye uğramasın. İşkence insanlık suçudur, diye bas bas bağırmıyor muyuz!
28 Şubatçılar hakikaten paranoya içindeydiler.
Onlardan “intikam” almak isteyenler ne yapıyorlar?! Zulmün karşılığı zulüm olmamalı!