Ziya Selçuk haklı

Millî Eğitim Bakanı, iyi başladı, güzel götürüyor. Öncelikle öğretmenleri baskı altında tutan, gerekli gereksiz şikâyet hattını ortadan kaldırdı.

Öğretmeni rahatlattı.

Şimdi de öğretmen yetiştirmedeki eksikliğe dikkat çekiyor ki asıl önemlisi de budur.

2004-2005 eğitim öğretim yılında yürürlüğe konan "yapılandırmacı yaklaşımı" sisteme getiren oydu.

Yapılandırmacı bakışın arka planında Pragmatist felsefe var. Hâlbuki geleneksel eğitim böyle değildi. Daimici ve esasici felsefelere dayalıydı.

Bu sebeple bizim kuşağımız bütün eğitim eleştirilerini ezbercilik üzerinden yürütmekteydi. Ve Türkiye uzun yıllar ezberci eğitimi tartıştı.

İtirazlarında da haklıydı.

Neden?

Çünkü esasici felsefe hem ezberlemeyi olumluyor ve hem de bilginin arttığı bir dünyanın ihtiyaçlarına cevap veremiyordu.

Öyle ya öğrenmenin en iyi yolu ezber ise, bütün bilgileri ezberlemenin tek çıkar olması önemliyse zihnimizi işe yarasın yaramasın gerekli gereksiz bilgi çöplüğüne döndürmüş olacaktık. İşin en kötü tarafı da, sürekli artan bilgi yığınlarını nasıl ezberleyecektik?

İşte bu sebeple günümüzde; "her şeyi herkese öğretmemiz mümkün olmadığına göre, önemli olan öğrenmeyi öğretmedir" anlayışı geçerli. Bunun yolu da bilginin sorgusuz sualsiz hiç irdelenmeden zihnimize içirilip, tabir yerinde ise yedirilmesi yerine, bilginin işlenmesi, kritik edilmesi, eleştiri süzgecinden geçirilerek algılanması var.

Ezbercilikle arasında dağlar var.

Öte yandan pragmatizm, demokrasiyi içerir. Eğer bir ülke demokrasi ile yönetiliyorsa, eğitim sisteminin felsefesi de demokrasiyi benimsemelidir. Çünkü ülkelerin yönetim sistemleri ile onların alt sistemleri arasında bir ilişki vardır.

Ülke demokrasiyle yönetilirken eğitim sistemi Marksist olamaz. Aynı şekilde ekonomi sistemi, sağlık sistemi, hukuk sistemi vd. de Marksist olamaz.

İşte Türkiye'nin çelişkisi tam da burada başlıyor..

Eğitimi "maarifleştirme" olarak gören bir kısım insanların gözden kaçırdıkları asıl gerçeklik, özünde bir felsefe sorunu olan konuya, yüzeysel yaklaşmalarıdır. Bu gelenekselci ve değişime kapalı yaklaşım, aslında esasici ya da daimici eğitimi benimsiyor.

İşte Ziya Selçuk'un farkı burada ortaya çıkıyor.

2004-2005 eğitim öğretim yılından itibaren ilk ve ortaokulların öğretim programında yapılan büyük değişim onun eseri.

Türk eğitim sistemine eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme ve yansıtıcı düşünme gibi adı üstünde "ezberleme" yerine "düşünme becerilerini" koyuyor. Eleştirel düşünce, özü itibariyle zihinsel ayıklamayı ve bunun becerisini öne çıkarıyor. Haliyle, geleneksel eğitim anlayışını ters yüz ediyor.

Şimdi ne diyor Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk: "Büyük çaplı öğretmen eğitim projeleri başlatacağız."

Öteden beri olması gereken buydu.

Geç bile kaldık. Hâlihazırdaki öğretmenler yeni öğretim programını ve onun felsefesini kavrayabilmiş değil ki. Üstelik öğretmenlerin yetiştirilme biçimleri de buna uygun değil.

E, haliyle eğitim sistemimiz, sistemin başarısını sağlayacak öğretmenler de eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, yansıtıcı düşünme becerilerine sahip olmalı. Bilgi kirliliğinin arttığı dünyamızda buna ihtiyacımız var. Bilgiyi seçip elemeli, yararlı olanı seçebilmeliyiz. Bunun için düşünme becerilerini ta ilkokuldan itibaren öğretmek zorundayız..

Yazarın Diğer Yazıları