Ziya Selçuk Bey, dilimiz ne olacak?!

Oktay Akbal'ın bir kitabı vardır. Bu örneği ara ara veririm... "Önce Ekmekler Bozuldu".

Akbal, bir hikâyesinde, savaşı kastederek şu cümleleri kurar:

"Önce ekmekleri bozdunuz. Sonra çocukları öldürdünüz. Kutsalı, kıymetliyi, masumiyeti katlettiniz. Ben sizi bu dünyada affetmiyorum. Dilerim Allah da affetmesin."

Ben, önce, kutsalımız, kıymetlimiz, masumiyetimiz dilimiz bozuldu, diyorum. Tefekkür için dil gerek. Fikir üretemezsen medeniyet dairesine giremezsin; kendi kısır kültürünle kısalır, kısalır ve zaman içinde erir gidersin.

Türkçemiz öyle bozuk ki... Kimi farklı görünebilmek için uysun uymasın uslûp özelliği sanarak kelime üretiyor, kimi belli kesimin inatla, ısrarla kullandığı "manasız" kelimeleri, zaten dar kelime haznesine katarak bir "statü" kazanmak istiyor.

12 Eylül Darbesi öncesi müthiş bir dil kavgası verilmiştir. Hususiyetle İ. Ü. Edebiyat Fakültesi hocaları bu mücadelede başı çekmişlerdir. Mehmet Kaplan, Faruk Kadri Timurtaş, Muharrem Ergin, Faruk Akün, Necmettin Hacıeminoğlu öne çıkan isimlerdi.

Tartışmaların başlangıcı, 19. yüzyılın son çeyreği, 20. yüzyılın ilk yarısı idi. (Çok öncesine, Âşık Paşa'ya, Şeyhoğlu Mustafa'ya kadar gidebiliriz.)

1911'de yayına başlayan Türk Yurdu dergisinin yeni harflere aktarılmış ciltleri masamın bir tarafındadır ve sık bakarım. Zaten bütün makaleler elimden geçmiştir. O kadar dil tartışması açılmış ki...

Ziya Gökalp'in "Türkleşmek İslâmlaşmak Muasırlaşmak" makalelerinin önce Türk Yurdu'nda yayınlandığını hatırlatayım. Gökalp burada, bir tartışmaya girer. Kiminle? H. Ş. imzasını atan bir Osmanlı vatandaşı Ermeni'yle. Tanıdığı biri. İkisi de birbirlerine hürmetkâr dille hitap ederler. H.Ş.'nin tenkidî makalesi de Türk Yurdu'da yayınlanmıştır. H. Ş. öyle ağdalı bir dil kullanır ki, anlayabilmek için zamanın kültürüne de vâkıf olmak gerek. O derece! (M. Kemal'in Nutuk'unun dili de ağdalıdır. Dönemin kültürü demek ki bunu gerektiriyordu.)

Gökalp, Türkçülüğün Esasları'nda Raif Mehmet Fuat (Köseraif) ile tartışır.

Köseraif "yabancı" gördüğü ne kadar kelime varsa atılmasını istiyor, Gökalp halkın diline girmiş kelimelerin atılmaması gerektiğini söylüyor.

Köseraif'in Türk Yurdu'nda çıkan dilimizdeki tasfiyeyle ilgili makalesini okurken acaba, Osmanlıca yazısını okuyamadık mı, yanlış mı çevirdik, diye tekrar tekrar baktım. Hayır yanlış okumamışız... (Başka gün Gökalp'ten de, Köseraif'ten de örnekler vereceğim.)

Türkçemiz o hâle geldi ki, kültür ve medeniyet dilimizi yitirdik, basite düştük.

Keşke diyorum... Ömer Seyfettin'in "Genç Kalemler"de imzasız yayınladığı "Yeni Lisan" manifestosu ve Ziya Gökalp'in teklifleri dikkate alınarak yürünseydi...

Recep Tayyip Erdoğan, bir vesileyle Nihat Sami Banarlı'nın "Türkçenin Sırları" kitabını tavsiye etmişti.

Prof. Dr. Ziya Selçuk Bey, "Türkçenin Sırları"nı esas alarak Türk Dil Kurumu ile iş birliğine gitse, derim.

(TDK'nın yeni başkanı mekteptaşım Prof. Dr. Gürer Gülsevin. Osman Nedim Tuna'nın nezaretinde doktorasını tamamlamıştır. Çalışmalarını bilirim. Kendisine yeni vazifesinde başarılar diliyorum.)

MEB-TDK dayanışması şart görünüyor.

Yazarın Diğer Yazıları