Yüzleşmeyin anlayın; yoksa musibet eksik olmaz

Bir İtalyan avukat KCK davası için gelmiş. Takip edecekmiş sadece... Bir yabancı bizim meselemize niye müdahil oluyor? Türkiye’den herhangi bir kimsenin yabancıların iç işlerine müdahil olduğunu duymadım, okumadım.
Hakkâri’de, Kazan Vadisinde, PKK’lıların öldürülmesinde de yabancılar geldiler; milletlerarası antlaşmalara aykırı bir silâh kullanıldı mı, kullanılmadı mı incelediler... Açıkçası rahatsız oldum ama bunu rutin bir araştırma olarak gördüm. (En azından öyle umuyorum.)
PKK, “terör örgütü” kabul edilmiş ve Türkiye bununla mücadele ediyor... Ne yazık ki yabancılara bu yeteri kadar anlatılamıyor.
Geçmişte Avrupa’da, üstelik KCK davasına müdahil olmak isteyen o avukatın ülkesinde, İtalya’da, Abdullah Öcalan hâlen oradaydı, parlamento binasında görüştüğüm bir önemli politikacının Türk hükûmetine serzenişini yazmıştım. Hükûmet(ler), PKK’nın ne olduğunu ve niçin mücadele etmek gerektiğini kimseye anlatmak ihtiyacı duymamış.
(Okuyanlar vardır belki... O zaman kimi gazeteciler - Nilgün Cerrahoğlu ve Tayfun Talipoğlu-, A. Öcalan’ın villasında ağırlanıp, onunla röportaj yaparlarken, ben İtalyanların eski ve ünlü bir gazetesinin haber toplantısına katılıyor, PKK’ya ve A. Öcalan’a dair makale yazıyordum. Teferruat İmralı’daki Konuk’ta.)
O ünlü İtalyan politikacı, PKK’nın en ufak fırsatı kaçırmayıp propaganda yaptığını söylüyordu.

***


Şimdi bakıyorum, hakikaten Millî İstihbarat Teşkilâtında bir hareketlenme var... Sadece MİT, yalnız kendisinin servis edebileceği PKK aleyhine özel bilgileri basın-yayın organları vasıtasıyla halka iletiyor. Belli basın-yayın organları da olsa, böyle bir yolla halkın bilgilendirilmesini önemsiyorum.
Ama bu Türk’ün Türk’e propagandasına dönüşmemeli...
Artık global bir dünyada yaşıyoruz. Herkes iç içe girmiş; birbirinin işine karışıyor. Bunun önüne de geçemiyorsunuz. İşte Arap ülkelerinde yaşananlar... Başkaları dâhil olunca hareketlerin rengi değişiveriyor. Kimi haklı ama, iş çığırından çıkınca haklı haksız ayrılmıyor.
Şunu hiç düşündünüz mü? PKK öyle bir iş yapar ki, halkı kışkırtır, önü alınamaz olaylara sebebiyet verir, karşılıklı çatışmaya girişilir, yüzlerce ölü yerlere serilirse, dünyanın gözü üzerinize çevrilmez mi?
Siz “Biz güçlüyüz, biz söz sahibi ülkelerle (Avrupa ve ABD) müttefikiz” deseniz de, zaten aklı PKK’ya yatmış, nice sivil toplum kuruluşları, basın-yayın organları hükûmetlerini öyle baskı altında tutarlar ki, sizin hiçbir sözünüz kâr etmez!
Madem PKK ile mücadelede “konsept” değişti, bir an önce netice almaya bakılmalı. PKK meselesi 30 yıl sürdü, bir 30 yıla, bir 20 yıla, bir 10 yıla, hatta bir 5 yıla tahammül yok. Batıyla arasına mesafe koyan bir hükûmet gelse şartların değişmeyeceğini kim söyleyebilir?
Bırakın anayasayı babayasayı... Hükûmeti pekiştirmek için değiştirilmesi gerekenleri değiştirdiniz. Önce şu terör belâsını halledin. Siz bu belâyı halledemezseniz, o sizi halledecek, bilesiniz.
Lâf açılmışken... Görüyoruz ki, yeni anayasa tartışmalarında, halkın tam anlamıyla söz sahibi olması, eşitsizliklerin giderilmesi, daha iyi hayat şartları teklif edilmiyor, varsa yoksa etnikçiliği anayasaya nasıl sokarız, o tartışılıyor.
En son MÜSİAD bile, TUSİAD gibi, ülkenin bölünmesinin yolunu açacak değişiklikler istedi. (MÜSİAD’nın lüzumsuz, izansız, kendinden habersiz, uyurgezer lâflarını sonra yazacağız.)
PKK’ya bakarak, isteklerini karşılarsak susarlar, diye hareket eden her zaman kaybeder. ( “PKK açılımı” da mı sizi uyandırmadı?!)

***


Mustafa Kemal Atatürk dönemini, tartışmaları çok iyi takip edin... Neyi niçin yapmışlar, anlayın.
Her şeyin cevabını o dönemde bulacaksınız. Neden iki dilli eğitim olmadığını ve olamayacağını, neden “eşkıya” nın tepelenmesi gerektiğini, dönemin tartışmalarının satır aralarında bulursunuz.
Biz yüzleşmeyeceğiz; anlayacağız. Anlamadığınız, asıl gafil ve hatta art niyetli olduğunuz için “yüzleşelim” diyorsunuz... “Yüzleşme” nin nelerin önünü açacağını, işin nereye varacağını tasavvur edemiyorsunuz.
Son söz: Bırakın bunların hepsini, terör belâsını dünyaya anlatın, PKK’nın alanlarını daraltın... Ve bitirin şu işi... Sonra neyle, nasıl ve kimin adına yüzleşeceksiniz bilmiyorum ama, dediğinizin hepsini yapın.

Yazarın Diğer Yazıları