Yuh Türkiye'sine uyandık!
12 Haziran 2022 tarihli "Mezhep-meşrep tartışmaları ile nereye?" başlıklı yazımda: "Açık yazıyorum... Kemal Kılıçdaroğlu aday olursa, kazanamayacağını bile bile oyumu ona kesinlikle veririm. Ama "Aday olmasın." diyorum." demiştim.
Bu yazımı 6 Mart 2023'te "Bir biz demiştik yazısı: 'Mezhep-meşrep tartışmaları ile nereye?" başlıkla yazımın içinde tekrar verdim. (Aşağıda ikinci yazıyı vereceğim, tarihe bir daha not düşeceğim.)
Dediğim çıktı, demeyeceğim. Bunca yılın siyasî ve fikrî tecrübesiyle yazdım. Eğer Kemal Kılıçdaroğlu kazansaydı, hakikaten peşin hükümler yıkılacak, bir koskocaman eşik atlanacak, Türkiye'nin birliği sağlam temeller üzerinde yeniden inşa edilecekti.
Ne yazık ki, o eşik aşılamadı. Yine Allah yardım etti, azımsanmayacak oy toplandı. Saray'la Çankaya arasındaki oy farkı sadece 2,5 milyon dolayında. ("Çankaya" derken... K. Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilirse, Çankaya'da kalacağını söylemişti.)
Sebebini öncelikle "Alevîlik", sonrasında HDP/PKK olarak belirtmiştim.
Allah'a çok şükür "Alevîlik" meselesi bu seçimde öne çıkarılmadı ama halkın şuuraltında yer tutmadığını kimse söyleyemez. K. Kılıçdaroğlu, biliyordu ki, R. T. Erdoğan, kendisinin "Alevîliği"ni şu veya bu sebepten sık vurguladı, yine vurgulayacak. 14 Mayıs 2023 milletvekili seçiminden önce, 19 Nisan 2023'te "Alevîyim... Samimi Müslüman'ım" açıklamasını yaparak, ağız kapatmak istedi.
"Ağız kapatmak istedi." diyorum. Saray'ın oy potansiyelinin ağırlık noktası, bütün Türkiye'de örgütlenen cemaatler ve tarikatlardır. Bu cemaatler ve tarikatların oy isterken yaptıkları açıklamalar, akla ziyandır. İster istemez şuuraltına "Alevîliği" yerleştirmediklerini kimse söyleyemez.
Geçmişte çok çatışma oldu ama, -tekrar tekrar yazıyorum- bu asla ve asla Alevîlik-Sünnîlik çatışması değildir; sağ-sol çatışmasının bir uzantısıdır. Daha ötesi, Türkiye'de niza çıkarmak isteyenlerin Alevîliği solda, Sünnîliği sağda kullanarak, insanları karşı karşıya getirmesidir. Ve hâlâ bu ayırım içinde yer tutanlar vardır ne yazık ki...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun en büyük özelliği, "helâlleşme" kapısını açmasıdır. 27,5 milyon oy toplamasında "helâlleşme" esas motivasyondur.
Anadolu'nun tam ortasında bir yerde yetiştim. Gazeteciliğimde de doğudan batıya, kuzeyinden güneyine birçok bölgesinde yöre röportajları yaptım. İnsanlarımızı tanırım.
R. T. Erdoğan, kazandığını anlayınca, önce İstanbul'da, sonra Ankara'da konuştu. Hitap ettiği kitle muhaliflerine sık sık yuh çekti. Bu muhalifler, milyonlarca oy aldı. Oy verenler, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları, tekrar Cumhurbaşkanı seçilen R. T. Erdoğan, "Herkesin Cumhurbaşkanıyım." demeye gelen cümleleri arada bir kullansa da kendisine karşı partileri küçümseyici ifadelerle aşağıladı; olmadık bağlantılar kurdu.
"Cumhurbaşkanı" halkın başkanı demek. Yeni sistemde, Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti başkanı. Ülkenin başındaki halkın yarısını nasıl silebilir!
Maalesef yuh Türkiye'sine uyandık!
*
R. T. Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nu örnek almalı, "helâlleşme" seanslarına başlamalı, diyeceğim ama geç kaldı.
Seçilir seçilmez, kendisine oy vermeyenleri yuhalattı. 10 ay sonra mahallî seçimler yapılacak. Herkesle barışık olabilir mi? Nasıl gönül kazanacak, nasıl oy isteyecek! Rakiplerinden oy çekemezse, büyükşehirleri kazanabilecek mi? Önce bunu düşünmeli.
***
Bir biz demiştik yazısı: 'Mezhep-meşrep tartışmaları ile nereye?'
6 Mart 2023
Recep Tayyip Erdoğan, zaman zaman Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Alevî" kimliğini vurgular. Güya onun Alevî olmasını hiç mesele yapmıyor!
10 Ağustos 2014'teki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde 2 Ağustos''ta İzmir''de düzenlediği mitingde K. Kılıçdaroğlu için ne dedi?
"Etnik kökenler, inançlar üzerinden ayrım yaparak siyaset üretenlere prim vermeyeceğiz. Alevîsi ile Sünnîsi ile biz bu ülkede bir olacağız. Beraber olacağız. Kılıçdaroğlu, varsın bunu durmadan kullansın. Kılıçdaroğlu, sen kendin Alevî olabilirsin. Ben sana saygı duyarım. Bundan da çekinme, korkma. Bunu da rahat rahat söyle. Ben de Sünnîyim, ben de bunu rahat rahat söylüyorum. Bundan çekinmeye gerek yok. Onun için milleti aldatmaya da gerek yok."
Öyle sözler ki, sen Alevîsin cirmin kadar yer yakarsın, demeye gelen sözler. Güya ayırım yapmıyor. Neden illâ "Alevî" olduğunu söylemesini istiyor?
Geçmişte, İstanbul Küçükçekmece'de, Garip Dede Dergâhında, Alevî dedesiyle görüşürken, "dindar sayılan bir Sünnî" olduğumu özellikle belirtmiştim. Orada gazeteci olarak bulunuyordum. Maksadım, asla tavrımı koymak değil, karşımdakinin yanılgıya düşmesinin önüne geçmekti. Nitekim Dede ve yanındakiler memnun da olmuşlardı. Merhum Cemal Şener, bu sözüme takılmış, başka türlü yorumlamış, karşılıklı yazılarımız sürüp gitmişti.
Yine dergâha bir gidişimde beni lokma yemeye davet etmişlerdi. Yemek sırasında bir kadın, beni davet edenlere dönerek "Bizden mi?" diye sormuştu. "Alevî mi?" demek istiyordu.
Alevîliğe, Bektaşîliğe dair yurt içi yurt dışı çalışmalarım biliniyor. Dolayısıyla bu meselede kelâm etme salahiyetim var!
Özelde "Alevîdir, Sünnîdir..." denir. Ama politikacıların dilinde böyle bir ayırım, hiç istenmeyen yönlere çekilir. Kaldı ki, mevcut anayasada böyle bir ayırıma gidilemeyeceği belirgindir. Velev ki, kişi Alevî, velev ki kişi Sünnî, velev ki, başka başka meşrepten, başka başka mezhepten... Asla vurgulanamaz.
Açık yazıyorum... Kemal Kılıçdaroğlu aday olursa, kazanamayacağını bile bile oyumu ona kesinlikle veririm. Ama "Aday olmasın." diyorum.
"Altılı Masa" güçlendirilmiş parlamenter sistemde ısrarcı. Bu sistemde cumhurbaşkanı değil; başbakan öne çıkar. "Cumhurbaşkanı" makamında oturur, gelen evrakı, geri gönderse dahi, nihayet imzalayacaktır. Cumhurbaşkanı, istişare için, ikaz için o makamdadır.
Geçmişte bilmemiz gereken bir mesele de "Alevîlik" üzerinden yürütülen tayin ve seçim tartışmalarıdır. Özellikle yüksek yargıdaki atamalar ve seçimlerde, Alevîliğin öne çıkarılmasının sancıları zaman zaman nüksetmiştir. Sadece iki yazıyı girip okursanız, tartışmaların nerelere evrildiğini anlarsınız:
Rasim Ozan Kütahyalı "Yüksek yargı Alevilerin elinde mi?" (Taraf, 10 Nisan 2010)
Sevilay Yükselir [Yılman], "Evet, Yüksek yargı Alevilerin elinde!" (Sabah, 14 Nisan 2010).
Yakın zamanda doğduğum yerdeydim. Anadolu'nun tam ortası. Doğudan batıya, kara yolu da demir yolu da içinden geçer. 10 gün kaldım. Çok insanla konuştum ve hâliyle söz politikaya geldi. Özellikle avukat arkadaşlarla bir aradayken "Cumhurbaşkanı kim olur?" sorusuna cevap arandı. İster istemez ana muhalefet partisinin başkanının adı ve meşrebi tartışmaya açıldı. Ve Alevîliği, iktidardaki partinin kullanacağının, kendi beyinlerine hapsettikleri İslâmla kafa bulandıracaklarının, insanlarımızın kafasında soru işareti bırakacaklarının altı çizildi.
R. T. Erdoğan'ın Kemal Kılıçdaroğlu'nun meşrebiyle ilgili daha birçok sözü var. Ne yazık ki, 29 Nisan 2011 seçimlerinden önce de çoğu mitinglerinde K. Kılıçdaroğlu'nun "Alevî" olduğunu özellikle hatırlatmıştır. Ve ne yazık ki, meydanları dolduran insanlar yuh çekmişlerdir!
Anadolu'nun nabzını belediye başkanları tutar. 19 belediye başkanlığı almış, "Altılı Masa"nın ikinci partisinin belediye başkanları istişare için Ankara'da partilerinin binasında bir araya geldiklerinde, kendilerine "Kimin aday olmasını istersiniz?" sorusuna verdikleri cevap tektir. Ama o isim Kemal Kılıçdaroğlu değildir. Kim olduğunu biliyorsunuz. Burada da yazmıştım.
***
Bu yazı 12 Haziran 2022'de "Mezhep-meşrep tartışmaları ile nereye?" başlığıyla bu köşede yayınlandı. Bugün "Beşli Masa" kendilerinin cumhurbaşkanı adayını açıklayacak. Muhtemelen aday bu grubun büyük partisinin genel başkanı olacak.
İktidardakiler kesinlikle "mevzileri"ni bırakmak istemeyecekler, "Beşli Masa"nın aday göstereceği ismi kündeye düşürmek için akıl almaz yollara tevessül edeceklerdir. Tevessül ettikleri yol, en iyi bildikleri din/mezhep/meşrep ayırımıdır. HDP/PKK meselesi de cabası.
Bunların hepsinin ayrıntısına sonra gireceğiz.
Neticede dokuz ay önce yazdığımız noktaya geldik.