Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

YSK'nin kararları aslında ne diyor?

Malumunuz, Yüksek Seçim Kurulu (YSK), bu aralar en popüler kurulumuz… Her kararı gündemin merkezine oturuyor ve korkarım ki bu şaşırtan kararları seçim atmosferi ortadan kalkana kadar devam edecek…

YSK, son olarak 3 Haziran'da, "sandık kurullarını yasaya aykırı oluşturdukları" gerekçesiyle 6 Mayıs tarihli kararın yönlendirmesiyle haklarında soruşturma açılan ilçe seçim kurulu başkanları ve seçim müdürlerinin, 23 Haziran seçimlerinde de "görevlerine devam etmesini" kararlaştırdı…

Bu kararıyla İstanbul seçimlerine dair verdiği iptal kararının gerekçesini resmen ortadan kaldırmış oldu ancak buna mecburdu.

Zira il ve ilçe seçim kurullarının başkanları hakimdir. Hatta seçim işleri tecrübeli hakimler tarafından yönetilsin diye o ilçenin en kıdemli hakimleridir. Dolayısıyla ağır bir suçtan suçüstü yakalanmadığı veya terör örgütü üyesi olarak suçlanmadığı müddetçe, haklarında savcıya suç duyurusunda bulunulması mümkün değildir.

FETÖ imalarının yapılması da bundandı ama hukuki sürece yansıtılamayacak kadar asılsızdı…

Dolayısıyla bu hakimler hakkında gidilmesi gereken mercii HSK'dır. Yani hakimlerle ilgili soruşturmalar HSK' nın soruşturma iznine tabidir. Yapılacak bir ön inceleme sonucu eğer uygun görülürse soruşturma açılacak, hakimlerin savunması alınacak ve sonunda HSK hakimlerin kanuna aykırı davranıp davranmadığına karar verecektir. Benzer bir süreç de seçim müdürleri için geçerlidir…

Bu süreçte ise, hakim açığa alınmaz. Zira suçu kanıtlanmadığı için hala masum sayılan hakim görevine devam etmelidir… Nitekim kıdemli hakimler oldukları için de HSK tarafından görevden alınıp atanamazlar.

Ve tüm bunlara rağmen YSK, suç duyurusunu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptı…

Bir ay boyunca, bu hatanın farkına varamadı. Sonra bayram günü, savcılıktaki başvuruyu geri alıp, "aman işlem yapmayın" dedi ve HSK' ya suç duyusunu gönderdi…

YSK gibi önemli bir kurulun üyelerinin, hukuk bilgisinin olmadığı düşünülemez elbet.

O halde birbiriyle çelişen, hukuk kurallarına aykırılık oluşturan bu kararlarla,

YSK aslında ne demek istiyordu?

Hukuki dili kenara bırakıp bir bakalım…

6 Mayıs Kararı: "Emir 'hukuku' keser. Bu yüzden mecburen İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar veriyoruz. 'Bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması' nedeniyle bu kararı alıyoruz ama seçim sonucuna nasıl müessir ettiğini daha sonra bulup açıklayacağız."

23 Mayıs Kararı: "Somut hiçbir şey bulamadık ancak birbirinden alakasız bazı sandıklarda kamu görevlisi olmayan başkanlar görev almış bazılarında da sayım döküm cetveli imzalanmamış. Bu iki husus sonuca nasıl etki etti o belli değil ama bu iki benzemez bir araya gelince seçimi iptal etmek gibi yeni bir içtihat ortaya çıkarmaya mecbur kaldık."

3 Haziran'da yaptığı açıklama: "Siyasi bir kararla seçimleri iptal ettim. Şimdi de hakkında suç duyusunda bulunduğum kişileri aynı göreve getirmek zorundayım, çünkü iptal kararına etkileri aslında yoktu. Hatta suç duyurusunu da geri çekip topu HSK' ya atıyorum; çünkü baştan suçlu bellediğim kimseleri suçlama prosedürünü aslında ben başlatamıyorum."

Özet haliyle hukuki dayanaktan oldukça uzak bu kararlar gösterdi ki, atalarımız haklıymış; "balık baştan kokarmış".

Oysa, liderler gelip geçicidir, devlet kurumlarının itibarını koruması ülkemizin temel değerlerinin korunması açısından her şeyden önemlidir…

Yazarın Diğer Yazıları