Yörtürk gibi kaç bilgi kaynağı var?
Yörtürk dergisini hiç gördünüz mü? Sayfalarını şöyle bir karıştırdınız mı? Kültür hayatının içinde olunca, elbette birçok kitabın yazarını, süreli yayınları çıkaranı tanıyoruz. Birçoğu arkadaşımız da... Ama yaptığı işin hakkını veriyorsa, bu köşede o hakkı teslim etmek de, hem dostluk adına, hem işimiz icabı vazifemizdir.
Yörtürk iki aylık kültür ve sanat dergisidir. 16 yıldır çıkıyor. 99. sayıya ulaşmış. Bir kültür hazinesi.
Dergiyi, Yörtürk Vakfı yayınlıyor. Vakfın başkanı Mustafa Tombuloğlu. Tombuloğlu’yla dostluğumuz DTCF’nin birinci sınıfından başlar.
Yörtürk’ün birçok sayısı önümde... “İçindekiler”e bakıyorum... Türk ilim ve fikir hayatının tanınan ve yeni yetişen isimlerini görüyorum. Çok değişik konuları önümüze seriyor, bilgi dağarcığımızda yeni mekânlar açtıkları gibi, yanlış yer etmiş bilgileri düzeltiyor, unutulanları yeniliyor.
Yörtürk’ün sayfalarını karıştırdıkça, Türk kültürüyle ilgili bilmemiz gereken daha çok şey olduğunu görüyor, okumaktan kendimi alamıyorum.
Bu tür yayınlarda siyaset olmamalıdır. Kültür bizatihi siyasettir ve fikri şekillendirir. Doğrudan günlük siyasetin içine girerseniz tarafsınız demektir ve yazdıklarınız o “taraf” içinde kalır.
Kültür her ne kadar sosyolojik tarifiyle “özel”de olsa, yine “medeniyet”in içinde özeldir ve her kültürü “cihanşümul” görmeliyiz.
Yörtürk de bu çerçevede tam anlamıyla bir “kültür” dergisi diyebiliriz.
Edebiyat ve tarih yanında, siyaset ilmi, sosyoloji, ekoloji, biyografi alanlarına, hatta magazine girebilecek birçok haber, inceleme, değerlendirme, denemeyle karşılaşıyoruz.
Dergiyi rastgele açıyorum.
Bir yazı: “Toplumlar da Ölür; Yaşatmak İstiyorsak Bunun da Bir Bedeli Vardır”. Fadime Arslan imzası taşıyor.
Ekolojik dengeyi insanoğlunun kendi eliyle bozduğunu ve bunda yanlış inanışların da rol oynadığını, değişik bir açıdan ele alıyor. Sizi silkeliyor ve düşündürüyor:
“Uygarlıkların batışını doğrusal biçimde günahlara bağlamak şeklinde din adamlarının görüşü, bizce dine de bilime de uygun değildir. İkisinin birleştiği bir çizgi vardır ve onu yakalamadan her söz yanlış olur. Hani, oğlu İbrahim öldüğünde güneş tutulunca bunu İbrahim’in ölümüne bağlayanlara o acısı içinde şunu demişti Peygamber: Hiçbir insandan ötürü ne güneş tutulur, ne yağmur yağar!.. Galiba Peygamberi değil, onun düzelttiği yanlışlığı yapan arkadaşını daha çok örnek alan bir duruş var din adamlarımızda. Böyle bir din anlayışı arızalıdır, sakıncalıdır, akıl ve bilim dışıdır. Yaygın olması bir şeyi değiştirmez bizce.” (Sayı: 94, s. 26)
***
Yard. Doç. Dr. Ertuğrul Yaman, “Dilimiz Kimliğimiz” başlığıyla, asıl yaramıza neşter vuruyor. Dilimiz kimliğimizdir; kimliğimizi yitirirsek, biz “biz” olmaktan çıkarız. Hatırlarsınız, ben de bu dil meselesi üzerine çok yazdım. Üstelik köşemde ayrı başlık altında işledim. Artık yanlışların önünün alınamadığı, hemen her yazar, hemen her haber tenkit edilir duruma geldiği için, -şimdilik- bu meseleye fazla girmiyoruz.
Türk dili sahasına birçok eser veren Dr. Ertuğrul Yaman ne kadar hayıflansa yeridir.
Özellikle Avrupa rüzgârının dilimizdeki “yaprak dökümü” ne dikkat çekiyor:
“...Yine Batı dillerinden Türkiye Türkçesine giren bazı hazır söz kalıplarıyla bazı cümle şekillerini de bu örnekler arasında değerlendirebiliriz:
-Kendine iyi bak!
-Korkarım, hayır!
-Üzgünüm.
-Kaç gibi gelirsin?
-Çay almaz mıydınız?
-Umarız, programımızı beğenmişsinizdir.
-Umarım bütün bu anlatılanlar doğru değildir.
Öte yandan Türk dilinin genel yapısı içinde, etken çatılı yüklemlerden oluşan cümleler, Batı dillerinin etkisiyle çok defa edilgen yapıda kurulmakta ve ” tarafından “ kelimesiyle ifade edilmektedir.” (Sayı: 98, s. 44)
Yukarıdaki örnekler artık günlük hayatımızın bir parçası... Bu cümleleri defalarca duyuyoruz, Türkçenin tabiî akışı gibi görüyoruz; ama değil...
Hatırlıyorum, bir milletvekili geçen dönem her basın-yayın organı bünyelerinde dil mütehassısı bulundurmalıdır, diye bir kanun teklifi vermek istemişti. Ne derece faydalı olurdu, bilmiyorum.
Önce mektepler düzeltilmeli... “Dil faciası” ders kitaplarındadır. Daha önce yazmıştım, özel şirketlerin yayınladığı yardımcı ders ve test kitapları tam bir dil katliamı... Hiçbiri kontrol edilmiyor.
Yörtürk’te Bestami Yazgan “Bir Çığlık Saplanır Gece” başlıklı şiirinde “İki yüzlü aynalarda / Medeniyet makyajını tazeler.../ Ayrılır kemikten etim, / Yürek kan ağlar” diyor.
Sadece dilde değil, her şeyde böyle... et kemikten ayrılıyor, yürek kan ağlıyor.
(Yörtürk için tel.: 0312 473 29 85)