YÖK’te bir de denklik işkencesi bitse
Yüksek Öğretim Kurumu Başkanı (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, dört yıldır bu kurumun başında... Çok faal olduğu belli. Sancılı meselelere el atıyor.
Üç başarısını sıralamış: Kontenjan artırımı, kılık kıyafet uygulamaları ve üniversiteye girişte katsayı farkının düşürülmesi...
Şu önemli hususa da dikkat çekiyor:
“Eskiden üniversiteler çok politize olmuştu. Asıl işini yapmayıp siyasetle uğraşıyordu. (...) Yanlışlıklar bilimsel bir tepkiyle karşılanmalı üniversite çatısı altında. Üniversiteler bu yüzden vizyonunu kaybetti. Üniversitelerin esas görevi bulunduğu toplumdaki insanlara yararlı olmaktır.” (Akşam, 2 Kasım 2011)
Bu görüşün her satırına katılıyorum. Çünkü benim de üniversitede sözleşmemin yenilenmemesi “politik görüş” yüzündendir. Hâlbuki ders verdiğim üniversitede “yılın okutucusu” seçilmiştim. Mütevelli heyet başkanı değişti, bize yol gösterdiler. O mütevelli heyet başkanı şimdi tutuklu olduğu için ne ismini vermek, ne de hakkında yazmak istiyorum!
Üniversiteler politize olunca her şeyi kaybediyorlar... Liyâkat en geri planda.
Ama gerçekten şartlar değişti mi? Zamanla öğreneceğiz.
Anayasa özel üniversite kurulmasına izin vermediği için hile-i şeriye ile vakıf üniversiteleri kurdular. Bu üniversitelerin hemen hiçbiri “vakıf”ın manasına uygun üniversiteler değildir.
Geçenlerde, bir vakıf üniversitesinin dekanı profesör dostla konuşuyorduk. “Bir ikisi hariç, bütün vakıf üniversiteleri, parayı alıp diploma veriyor” iddiasında bulundu.
Bu üniversiteler nasıl kontrol ediliyor, bilmiyorum. Profesör dostun iddiası yabana atılacak gibi değil... Çünkü kendisi eski politikacı ve memleket meselelerine kafa yoruyor. Onun için tespitlerine değer veriyorum.
YÖK Başkanı bulunduğu makam itibarıyla açık konuşmuyor ama söylemek istediği yukarıdaki tespitten farklı değil... Yetki elinde... Diplomalı cahiller yetiştirilmesinin önüne geçmek için “çok fazla” olduğunu söylediği yetkisini kullanmalıdır.
***
Denklikteki işkence
Başkan dört yıllık başarılarını sıralamış...
Tabiî asıl başarı üniversitelerde kalitenin artırılması... Bunun yanında işlerin de süratlendirilmesi...
Başarı meselesi ayrı... Elbette “kalite” için çaba gösterecek... Varlık sebebi bu.
Başkan yabancı öğrenci değiş-tokuşundan bahsediyor.
Bir ara Türk cumhuriyetlerinden öğrenciler gelirdi. Şimdi fazla gelmediğini söylediler. Neden?
Türk cumhuriyetleri ile mutlaka koordinasyon sağlanmalıdır.
Asıl meseleye geleceğim...
Orta Asya’da fakülte bitirmiş bir öğrencinin diploma denklik meselesini takip ettim.
Hayretle gördüm: Herkes canla başla çalışıyor, fakat netice yok!
Meselâ takip ettiğim kişi 2010 yılının aralık ayında müracaat etti. Denklik Biriminin başındaki Hülya Hanım’la konuşmuştum:
-Üniversiteye yazacağız, onlar görüş bildirecekler, olumlu gelirse fark derslerini vermesi için bir üniversiteye göndereceğiz.
-Ne zaman olur bunlar?
-Birkaç aydan önce cevap gelmez.
Tam altı ay sonra tekrar aradım. Üniversite görüşünü bildirmemiş.
Araya yaz girdi. Eylülde aradım.
Rapor gelmiş... Şimdi üniversite ve kaç ders farkı olacak, o belirlenecek.
-Ne zaman belli olur?
-Komisyon toplanacak. Bu hafta toplanabilir.
Tekrar aradım. Toplanmamış; çünkü, o hafta YÖK Başkanı Ankara dışındaymış. Komisyon toplandığında da başka meseleleri görüşüyor, denkliğe sıra gelince zaman bitiyor.
Bu kadar basit anlatıyorum ama hiç de öyle değil... Bir kere Denkliğin telefonlarını düşüremiyorsunuz; hep meşgulde...
Sonra Denklik Komisyon Başkanı Yavuz Bey’i arıyoruz, sekreteri Firuze Hanım karşılıyor... “Ben haber vereceğim” size diyor... Bazen haber veriyor... Toplantı olmamış... Buradan bir netice çıkaramayınca YÖK Başkanı Özel Kalemin Müdürü Fatih Bey’i arıyorsunuz... Yine sekreter karşılıyor. Sekreter, “Denklik Komisyonunu arayın” diyor. Git gel, sonra özel kalem sekreteri yardımcı olmak mecburiyetinde hissediyor kendisini; bir başka telefonda denklikteki bir başka hanımla irtibat kurduruyor... İki gün önceki son telefonlaşmada, hâlâ komisyonun toplanmadığından bahsetti o hanım çok nazik bir dille.
Kişi birkaç dersini verecek ve iş hayatına atılacak... Kimbilir böyle bekleyen kaç insan var?
Muhterem Yusuf Ziya Özcan Bey, hakikaten herkes iyi niyetli, nazik ama bir yerde işler aksıyor.
Müracaat üzerinden bir yıl geçmiş. Bu işlerin bir de vebali var. İnsanların umudunu köreltirsek, yaptığımız hizmet anlamlı olmaz.
İnşallah bu denklik meselesinin uzamasına da bir çare bulursunuz.