Yine sarayın önünde yabancı gemiler var
Irak'ta, Başika'da yenildik... Başımız dik değil. Eğiliyoruz ve ister istemez geriliyoruz...
İşte gene aynısı oldu. Amerikan politikalarına eğildik ve gene yenildik...
Irak'ta tutunamadık.
Suriye'de Türkmen Dağı'nı koruyamadık... Rusya vurmaya devam ediyor...
Neden?
Neden tutunamadık?
Çünkü güçlü değilsin.
Çünkü yeterli savaş teknolojin yok.
Çünkü yeterli siyasi taktiklerin yok.
Çünkü olması gereken politik hedeflerin yok.
Sen bir, az gelişmişsin.
Sen bir, Amerikan yedeğisin.
Sen bir, AB aşığısın.
Sen bir, muhtaçsın...
Bütün muhtaçlar gibi söz dinlemelisin. İtaat etmelisin. Başkası ne diyecek diye ona bakmalısın.
Bakıyor muyuz?
Evet!
İşte bu sebeple kayıp ediyorsun ve yeniliyorsun.
Ha, bir de seni yönetenler ve onların zihninde bütün bu gelişmeleri kabullenecek ideolojileri var.
Onlar Osmanlıcı...
Milliyetçiliği sevmiyorlar...
Türkleşmeyi istemiyorlar...
İstanbul önlerine İngiliz gemilerinin demirlemesine razılar ama Türk olmaya kesinlikle itirazları var.
İstanbul'da bulunan İngiliz mümessiline izzet ikramda kusur etmezler ama Millîcilere küfrü hak bilirler.
Amerikan mandasına razıdırlar ama Cumhuriyetin değerlerine asla...
Çünkü onlar Osmanlıcıdırlar...
Büyüklüğü II. Abdülhamit siyasetinde ararlar. Hâlbuki bir yanı da kayıpların yılıdır.
Girit'i, 12 adaları ve ötekileri.
Onlara göre Milliyetçiler kötüdür...
Türklük kötüdür esasında...
Niye?
Çünkü onlar Osmanlı olup, sarayı, dönmelere-devşirmelere teslim ettikten sonra Kayı'yı hepten silmişlerdir de ondan.
Türk'e dönmek Kayı'yı hatırlamak, aslına dönmek demektir.
Ah, şu tarih ve zaman olmasaydı...
Süngüyle aldığımız toprakları, tüfekle teker teker elimizden almasalardı. Şu milliyetçilik olmasaydı?
Hatırlayın...
Balkanları hatırlayın. Arnavutları kim kopardı?
Arnavut milliyetçiliği...
Sırpları kim kopardı?
Sırp milliyetçiliği...
Peki, Bulgarları, Yunanları?
Onları da kendi milliyetçilikleri kopardı.
Onlar, milliyetçilikleriyle emperyalist kabul ettikleri Osmanlı'dan ayrıldılar...
Geriye kim kaldı?.. Ne kaldı?..
Su çekilince geriye kum kalması gibi, kılıçla zapt ettiğimiz yerler tek tek çekilince elimizde sadece Türk kaldı. Tarih, Osmanlı'nın önüne kendi gerçeğini koydu. Haydin bakalım, Kayı'ya, yani Türk'e dönelim...
Türkçülük böyle başladı.
O sebeple Türkçülükle öteki milliyetçilikler farklıdır.
Türkçülük, kurtuluş demek, vatan demek, var oluş demek, ötekiler ise ayrılış kopuş demektir.
Türkçülük kendine geliş, ötekiler, kendinden geçmişliğin bizi getirdiği yer demektir.
Nitekim Türkçülük vatan kurdu, hepimizi millet yaptı, yeniden diriltti, yeniden ayağa kaldırdı... Kuvayı Millîye oldu, Türkiye'yi kurdu. Osmanlıcılık ise 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması'yla İngilizlere teslim oldu.
Şimdi yeniden Osmanlı'ya dönmeye başladığımızdan beri Orta Doğu'da kayıplarımız sürüyor.
Yine Vahdettin'in boğazlarından, hepimizi tehdit eden gemiler geçiyor...
Yine sarayın önü, tehdit altında...
Yine Amerikalılar, seni Irak'tan kovuyor..
Yine Suriye'de, içinde senin olmayacağın yeni bir süreç başlamak üzere...
Ve sen, kendi sokaklarını iç düşmandan temizleyebilmiş değilsin...