Yine sapkın sapkın konuşuyorlar!
Diyarbakır'a giden sanki Ermenistan'a gidiyor! Tövbe estağfurullah! Hemen "mesele"den başlıyor!
Yeni parti kuranların, kuracakların bütün derdi "Kürt meselesi"! Canımız, ciğerimiz, kan bağımız, neden "mesele" olsun?!
Siz her "mesele" deyişinizde, PKK'nın omuzundaki kalaşnikofa bir mermi daha sürüyorsunuz.
Alın o zaman Abdullah Öcalan'ın KCK tüzüğünü, parti programı yapın! Abdullah Öcalan her şeyi düşünmüş, planlamış. Zahmete girmezsiniz.
Siz A. Öcalan'ın İmralı duruşmalarındaki savunmalarını okudunuz mu? Okuyun lütfen... Biz olduğu gibi verdik. (İmralı'daki Konuk). A. Öcalan, mahkemede ne kadar kılınsa da asla kendi fikrinden vazgeçmemiştir. O savunmaların satır aralarına, KCK'nın maddelerini de bulursunuz. "Mesele" dediğinizde, A. Öcalan'la aynı çizgiye geliyor, hatta sözcülüğünü üstleniyorsunuz.
Devleti yönetmeye talip olanlar, önce Anayasa'yı su içer gibi okumalıdır. Anayasa'nın dışında bir "mesele" çıkarmanın suç olup olmadığına hukukçularına sorsunlar.
KCK'nın tarifini PKK'ya göz kırpan bir yayın kuruluşundan alacağım:
"KCK'nın açılımı Koma Civaken Kurdistan'dır ve Kürdistan Topluluklar Birliği anlamına gelmektedir. KCK, Abdullah Öcalan'ın 2004 yılında yazdığı 'Bir Halkı Savunmak' adlı kitapta ortaya attığı Demokratik Konfederalizm ilkesi çerçevesinde örgütün yeniden örgütlendirilmesiyle kurulmuştur. Öcalan tarafından geliştirilen Demokratik Konfederalizm konsepti, bir yandan ulus devlete bir alternatif, diğer yandan da Orta Doğu'da sorunların çözümü için bir model olarak önerilmiştir. Bu çerçevede, KCK, PKK'nin ve onun uzantısı olarak diğer Kürt bölgelerinde faaliyet gösteren tüm parti ve organizasyonların koordine edildiği bir yürütme organı niteliğindedir."
"Mesele" gayet açık. (Taha Akyol'un "KCK nedir?" yazısına da bir göz atın isterseniz!)
Ali Babacan, Diyarbakır'a gitmiş. Orada uzun uzun "Kürt meselesi"ni anlatmış. ".... Ahmed Arif'in, Cahit Sıtkı'nın, Sezai Karakoç'un memleketinden..." diyerek söze başlıyor.
Sıralamada Ziya Gökalp yok! Gökalp has Diyarbakırlı. 48 yıllık hayatının yarısını Diyarbakır'da geçirdi. Malta sürgünü dönüşü, Küçük Mecmua'yı çıkardı. Bir de ne yaptı biliyor musunuz? "Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikleri"ni rapor hâline getirdi. Bu raporunun 1975'te ilk yayınlanmasına öncülük eden ise "İskilipli" İsmail Beşikçi. O kim mi? Prof. Dr. Orhan Türkdoğan'ın asistanlarındandı. Sonra evrilip gitti, kendisini etnisiteyi ayrıştırmaya adadı; mahpushaneyi mesken tuttu. TKP yöneticilerinden Ahmed Arif farklı; geçiyorum. Gökalp'ın akrabası Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Memleket isterim / Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun; / Kardeş kavgasına bir nihayet olsun." mısralarını idrakten yoksunlar hep "mesele"den bahsederler! Sezai Karakoç'u farklı yöne çekmeyelim. "Türk"ün ne manaya geldiğini en iyi bilenlerdendir.
"Mesele" dediğiniz an iç içe girmiş, insanlarımızı adım adım ayrıştırıyor, emperyalistlerin kucağına itiyorsunuz. Ahmet Davutoğlu da aynı tuzağa düştü.
"Mesele" ile bir tarafta kazanacağınızı hesap ederken, her tarafta kaybedeceğinizi hiç aklınıza getirmiyor musunuz?!
Ali Babacan Bey! Partinizin kurucuları arasında, bir tanınmış general var. Aynı ilçeden, aynı mahalledeniz. İlçemizin neredeyse yarısı "Kürt". Hiçbir surette ayrımız gayrımız olmadı. Generalimiz, size, "mesele" çıkardığınızda işin nereye varacağını tane tane anlatsın isterseniz!